Havaların ısındığı, kademeli normalleşmenin uygulandığı bugünlerde özellikle kalabalık ortamlardan, kent yaşamı içinde gevşemeye başladık. Hep birlikte kurallara dikkat ederek en kısa zamanda bu hastalığı virüsü atlatır ve tekrar hayat akışımızı normale döndürüp, işimizin başında bulunarak, yaşamımıza kaldığımız yerden devam eder, hayatın tadını çıkartırız diye düşünüyorum.
Ama gelinen son durumda gevşemeyle virüsün aldığı canları unutuyor muyuz?
Sağımızdan aldın olmadı, solumuzdan aldın olmadı, yanımızdan aldın olmadı, eş dost arkadaşımıza sarktın olmadı doymadın sen be korona. Ama hata bizde. Devlet açıklama yapıyor İl Umumi Hıfzıssıhha açıklama yapıyor, karar alıyor, bizler ise açıklamalara uymamak için elimizden geleni yapıyoruz.
Mesela dün sürücüsüz Üsküdar Metrosu’na bindim, %50 kapasite ile yolcu alıyor ve anons yapıyor diyor ki sayın yolcular sosyal mesafenizi koruyun yiyecek içecek su dahi içmeyin anonsu yapılıyor.
Uyan var mı ?
Yolculuk öğlen saatinde gerçekleşti herkes kurallara uyuyordu.
Ama ben akşam saati bu kurallara nasıl uyuluyor diye içimden geçiriyordum.
Akşam vakti olunca onu da görecektim, çünkü dönüşe geçecektim.
Üsküdar'da indim bir alt perondan Sirkeci istikametine giden metroya bindim. Biraz önce bindiğim metroyu çalıştıran İBB işletmesi buradan da sorumluydu. Kanun nizam aynı olmalıydı ki burası gevşemiş, dirsek teması bir yolculuk, koltuk arası mesafe yazısı da yoktu.
Metrodan Sirkeci'de indim, yürüyen merdivenler, çıkışlar tıklım tıklım. Yahu dedim bir koronalı olsa hapşırsa kurtuluşumuz yok.
Bu kadarı da pes yani dedim.
Haydi gün ışığını dışarı çıktığımda gördüm.
Vallahi sokaklar daha rahat insanlar mesafeli yürüyor, dikkat ediyordu.
İşlerimi Eminönü’nde bitirip, aynı yolu bir kez daha yolculuk yaparak test edecektim. Saat 18:00 civarı olmuştu. Metroya inene kadar ben birinin ensesinde, biri benim ensemde dirsek temasında metro peronuna indim.
Bir baktım ki bu ne kalabalık?
İlk gelen metroya binemedim.
İkinci geleni bekledim ona zor bela kendimi attım.
Bir istasyon sonra denizin altından Üsküdar’da indim.
Çekmeköy hattına giden metroya binmek için bir üst kata çıktım ki bu ne?
Var olan insan selini gelen metronun alması imkânsız.
Anons yine yapılıyor.
Mesafenizi koruyun, yeme içme yapmayın, %50 yolcu kapasitesi ile çalışıyoruz diye.
Gel de gör.
Koltuk arası mesafe bırakın oturmayın yazısı üzerine bile oturmuşlar. Geldiğimde kurallara uyanlar şimdi kural tanımaz olmuşlar.
Sırt sırta yüz yüze dip dibe.
Şimdi burada bizim suçumuz yok mu?
Benim bekleyerek boş olsun, tenha olsun diye bindiğim metro arkamdan gelenlerin yığılmasıyla yoğunluk oluşturdu. Yapılan anonslarla %50 kapasiteye uymanın ne anlamı kaldı.
Anonslara uyan yok, anonslar etkisiz kalmış, sadece bir anons var, yetkili, güvenlik yok.
Uyaran yok, içinde gezinen personel yok.
Biz dikkat etmezsek yanımızdaki sağımızdaki solumuzdaki Korona illetine yenik düşer.
Bu Korona öyle bir illet ki bir vücuda giriyor pozitif gözüküyor. Yandım korona oldum tedirginliği ile karantinaya giriliyor. İlaç kullanımı, karantina sonra bu virüs vücut içi turunu tamamladığında negatife dönüyor. Negatif olanlar şanslı ama bazen de iyileştim, atlattım, yendim seni korona derken ardından pis pis gülümseyerek etkisini can kaybıyla sonuçlandırıyor.
Bu koronanın değişkenlik gösteren ikiyüzlülüğüne aldanmayın.
Allah hepimize akıl fikir versin. Yoksa bu Korona daha çok can yakar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.