“Ege Denizi kararmadan, Dağlar uykuya dalmadan önce” yollardayız yine…
“Kalimero”, “Merhaba” ya da “Günaydın” diyerek gezimizin ilk adımını atıyoruz…
Ege ve Kuşadası ile Asya, Kuzey Doğu Akdeniz ve Atina ile Avrupa, Güney Akdeniz ve Girit İle Afrika’yı; yani üç kıtayı birleştiren gezi yolculuğu ile ünlü Celestyal Cruises Olympia gemisiyle; Kuşadası, Patmos (Batnaz), Rhodes (Rodos), Heraklion (Kandiye)-Girit, Santorini (Santoron), Lavrion ( Lavreotiki) Atina’ya bağlı Doğu Attika Bölgesinde bir liman şehri), Athens (Atina), Mykonos (Mukene) ve Kuşadası güzergahında, Karavan Turizm güvencesinde ve ETS bileti ile yaptığımız “5 günde-5 ada gezi turu” oldukça iyi idi. Gittiğim adaların manzarası, doğal güzelliği, kültürü ve turizm zenginliğini, insan-doğa manzarası ve bu adalarda var olan Osmanlı-Türk Kültürü miraslarını görmeye değer. 12 Adadan oluşan bu turizm rotasında, gitttiğimiz 5 ada haricinde, öteki 7 adayı görme, keşfetme, belgeleme ve resimleyip, yazma merakım ve hevesimi yatıştırmaya çalışıyorum…
Özellikle, 1924 Mübadele (Nüfus değişimi) sonunda, Anadolu’dan giden ve hala Türkçe-Karamanlıca konuşan adalı komşularımızın candanlığı, ada halkı ve esnafı oldukça konuksever ve turizm işini iyi biliyorlar. Deneyimli, güler yüzlü ve dost gemideki personeli ve yemekler-içecekler ise, harikaydı… Gezi süresince yapılan sanatsal gösteriler, etkinlikler, sportif aktiviteler, modern-klasik konserler, çocuk oyunları, mitolojik gösteriler, kazino, güzellik bakım, sağllık merkezi, agora shop, fotoğraf dükkanı, Türkiye-Küba-İspanya-Helenik show gösterileri ve müzik dinletileri, başka etkinlikler yanı sıra; canlı müzik ziyafetleri, zamanın nasıl geçtiğini unutturuyor… Kaptanından komisine dek, emeği geçen herkese teşekkürler…
“Doğa tarafından, bize sunulan tek nefeslik ömür diliminde; dünyada bir dizi sorunlar yumağı ve stres içinde, felekten gün çalmanın dayanılmaz hafifliğini yaşadım” desem, asla yalan olmaz… Neyse, sonunda söyleyeceğimi baştan dillendirdim galiba… Modern Seyyah ya da Yoleri Gezgin Derviş’in fikri neyse, zikri de aynıdır… Göçmen kuşlar gibi; Kuşadası’ndan başlayan 5 Yunan Adaları turu yolculuğumuz, 5 gün sonra yine Kuşadası’nda bitti. Bu gemi gezisi ardından, İstanbul’a dönmeden önce; Kuşadası’na bağlı şirin bir sahil yeri olan Güzel Çamlı Beldesi’nde bulunan ve zaman zaman “derin” konuklarında (acemice) uğradığı, Akgül Pansiyon’da 5 gün mola verdik… İşletmeci ve konuksever Akgül Ailesi de harikaydı elbette…Teşekkürler dostlar…
Sondan başa gelelim tekrar… Kuşadası Limanı’nda saat: 9.00 itibariyle gemiye bindik ve 9 katlı ve 1500 yolcusu bulunan bu geminin 4. katında, tur hakkında bilgilendirildik.
“Calimero”, “Merhaba” ya da “Günaydın” demeden daha, bir ayrıntı ile güne başlayalım… Üç kişiden oluşan Türkçe rehberler tarafından ekstra turlar hakkında özellikle aydınlatıldık. Ama her nedense, bu üç rehberi gezi süresince hiç görmedik. Onlar, paralı ekstra ek gezilere gidecek az sayıdaki yolcuların emrinde koşturmakta idiler. Oysa, başka dillerden, ülkelerden ve gruplardan gelen yolcuların, her türlü sorununa koşturan kendi ülkesi rehberlerine imrendik. (Böylesi turlara katılırken, aman bu ayrıntıları unutmayınız. Dünyanın 99 haline tanıklık eden bir gezi yazarı ve belgeselci olarak; Celestyal Cryises, Karavan ve ETS gibi saygın ve turizm sektöründe marka olan bu kurumların yöneticilerini de; buradan, bu konuda uyarmamız şart oldu.)
Gemi harekete başlarken, güvenlik tatbikatı yapıldı. Saat:13.00’de Kuşadası’ndan hareket eden gemi, uzun bir Ege Denizi yolculuğu ardından, Patmos Adası Limanı’na yanaştı. Adanın uzaktan görünümü ilginçti. Mavi denizin ortasında volkanik kayalar ve kıyıda bulunan yeşil doku üzerine konmuş beyaz kelebek yuvasını andıran tek katlı evler, otel, lokanta ve alış veriş yerlerine ulaşmak için, dar ve düzdün taş döşemeli temiz sokaklar bizi bekliyordu…
Ege Denizi kararmadan ve dağlar uykuya dalmadan önce, Mikis Theodorakis ve Zülfü Livaneli’nin birlikte söylediği, barış ve sevda şarkılarına eşlik ederek, başladık bu mavi geziye. Ve her şeye karşın, Patmos gezimiz böyle iyi başladı. Bir turizm ülkesi olan Yunanistan; bu coğrafyada bulunan, oniki Ege Denizi Adaları, Akdeniz (Ortadeniz) pastasından hakkıyla ve fazlasıyla faydalanmaktadır. Temiz, sağlıklı, dürüst, konuksever ve güvenli bir liman özelliğinde olan, bu adalara yeniden gelmeniz için, pek çok neden bulunmaktadır. Ve sonunda, 5 süren bu gezi güzel bitti…
Gelin, Türk-Yunan mutfakının ortak yemekleri olan; Caciki, baklavas, musakka, kadınbudi, dolmates, kalamar, ıspanaklı börek, fasaloda, kurabiye, şiş kebap-souvlaki, deniz ürünleri, zeytinyağlı yiyecekler ve içecekler yanı sıra; uzo-raki sofrasında, “Çiftetelli ve Sirtaki” oyunu eşliğinde; “Adalardan bir yar gelir bizlere” diyerek ve bölgede tüm emperyalist kirli oyunları bozarak; iyi komşuluk ilişkisini diri tutmanın ve yaşatmanın dayanılmaz hafifliğinde, bu güzel gezimize başlayalım… İlk limanımızda bizi bekleyen Patmoslu komşularımızla, gülerek ve şakalaşarak kucacaklaşıyoruz, her limanda olduğu gibi, yeniden…
Kutsal Ada PATMOS
Batnaz, Batnos Baba veya Abatnos Papas (Patmos), Ege Denizi'nde küçük bir ada. Onikiada'nın en kuzeyinde yer alır. Yaklaşık 3.000 kişilik nüfusu vardır. Yüzölçümü 34.6 km²dir. En yüksek noktası Profitis Ilias'tır. (269 m).
Yeni Ahit'te Patmos
Patmos Adası'ndan, Yeni Ahit'in Vahiy bölümünde bahsedilmektedir. Buna göre İncil yazarlarından Yuhanna bu adada sürgünde iken, İsa kendisine görünmüştür. Bu nedenle ada, Hıristiyanlar için bir hac merkezidir. Yuhanna'ya adanmış manastır ve kiliseler vardır. Ayrıca Yuhanna'nın İsa'yı gördüğü iddia edilen Apokalipsis Mağarası da ziyaretçilere açıktır. Ada, 1912'de Osmanlı İmparatorluğu'ndan İtalya'ya geçti. II. Dünya Savaşı'ndan sonra, İtalya adayı Yunanistan'a bıraktı. 2006 yazında Aziz Yuhanna Manastırının da bulunduğu adanın tarihi merkezi, UNESCO tarafından 1999 yılında, Dünya Mirası listesine dahil etmiştir.
Ege’nin hacı adası
Ortodokslara Hac Adası olarak pazarlanan Patmos’a, Yunan Adaları’nın zamana karşı duran karakteri bir defa daha büyüledi bizi. Geçen onca yılda, Patmos olduğu gibi kalmış, sanki geçen sene gelmiş ve tekrar görüyor gibiyiz.
Patmos, gerçekten de Oniki Adalar’ın en güzellerinden biri. Kuvvetli bir çekim merkezi olma özelliğini, hem mimari güzelliğinden, hem plajlarından, hem de Hristiyan alemi için öneminden alıyor. Efsane, dört İncil ‘den biri olan Yahya (St John) İncilinin, burada yazıldığını söylüyor. Bu nedenle Chora’daki manastır, tutucu Hristiyanlar için önemli bir hac merkezi; hatta bu nedenle 70′li yıllara kadar adada müzikli eğlenceye izin verilmiyormuş. Şimdilerde de, her Ağustos sonunda oldukça üne sahip bir dini müzik festivali düzenleniyor. Tabii böyle yazınca oldukça kapalı bir ada göreceğiz diye düşünmeyin, alakası yok. Turizm herşeyi değiştirmiş vaziyette. Birçok plajda beach party veya manastırın dibinde bile canlı müzikli bar var bugün.
Liman Skala en fazla seçenekinizin olacağı, hem yeme içme, hem faaliyet olarak yürüyerek erişilebilecek en fazla alternatifin olduğu yer. Denize girilse de kapalı bir koy olduğundan en güzel deniz burada değil, yat limanına doğru yaklaştıkça tadı kaçıyor. Grikos koyunda ise deniz iyi, ama hareket yok. Sadece plaj ve üç iyi restoran bulabilirsiniz; plaj haricinde, akşam gezintisi yapacak bir yolu dahi yok. Diğer alternatif Patmos Hora, zaten gezeceğiniz son derece sempatik bir köy; üstelik bazı akşamlar zaman geçirmek isteyeceğiniz taverna ve bar imkanları da var, ama burada da problem park yeri. Sonuçta, Skala ya da Hora, en iyi 2 seçenek olarak görünüyor.
Gezilecek Yerler
Patmos Hora’nın karakteristik özelliği beyaz badanalı evleri ve dar, plansız taş sokakları. Aslında tüm Yunan Adaları’nda Hora var (bir nevi idari merkez). Patmos Hora iyi korunmuş örneklerden ve en güzellerinden biri. Adanın en şık (ve pahalı) mağazaları burada, sanırım aynı şeyi restoranları için de söyleyebiliriz. Merkez meydandaki Stoa Teo’s adanın en hareketli barı ve kapalı kısımda güzel müzik çalıyor, yıldızların altında meydandaki hareketi izlemek oldukça keyifli.
Hora’daki manastır içinde bahçe, kilise ve hazinenin bulunduğu bir kompleks. Bahçe ve kilise kısmı ücretsiz, hazine ve kutsal emanet kısmını gezmek için, 4 Euro vermeniz gerekli. Bu kadar geldik bi bakalım derseniz bilmem. Gezecekseniz de, balık istifi olmamak için limana bakın, kendinizi kruvaziyer gemilerine göre ayarlayın. Onların gezdiği zamanda ortam kalabalık bir metro durağına dönüyor.
Skala merkezde bolca turistik eşya mağazası ve alışveriş imkanı, birçok da restoran var. Sahil boyu ise, kafeteryalarla dolu. Kuşadası’ndan gezi ile ya da Bodrum’dan deniz otobüsü ile geldiyseniz, geri dönmeden adaya son bakışı bunların birinden yapacaksınız zaten. Mekanların tümü, koya ve Hora’ya bakan güzel manzaraya sahip.
Patmos Plajları
İkinci gün öğlen bizi sakinliği ile etkileyen Melloi plajına gittik. Şezlong yok, ama erken giderseniz bir sürü zeytin gölgesi var. Koyun küçük iskele tarafında bulunan To Melloi Taverna ise, öğle yemeği için ideal. Bu koyun bir diğer özelliği genelde fazla rüzgar almayışı imiş. Sanki biraz adanın emeklileri tercih ediyor gibi.
İlk Yunan seyahati yapacaklar için belirtelim; Yunanistan’da şemsiye ve şezlongu ya tam gün kiralarsınız (çifti 8-20 Euro) ya da kendiniz getirirsiniz. Organize bir plajda bile havluyu istediğiniz yere serebilirsiniz, kimse bir şey diyemez. Kiralıklar da genelde akşam 5-6 dan sonra bedava olur, gelip ücret istemez.
Meloi‘nin bir üzerindeki Agrio Livado, gençlerin tercihi. İki adet organize plaj, beach bar ve su sporları imkanı sunuyor. Deniz uzaktan güzel görünüyor, ama şezlong almak gerekli, ağaç gölgeleri sahilden uzak. Biz fazla curcuna sevmediğimizden pas geçtik.
Grikos plajı
Güneyde son gün kaldığımız Grekas plajı da oldukça güzel. Çocukla gidilebilir, birden derinleşmiyor, küçük çakıllı kumsalında kiralık şezlong bulmak mümkün, bir sürü de taverna var.
Ne yemeli?
Yunan diyarına ilk gelişinizse, Yunanistan’da sofra adabı ve nerede yemeli yazılarını da okumanızı öneririm. Tabii ki adada gözden kaçırdığımız veya gittiklerimizden daha iyi tavernalar olabilir; toplam beş günde her yeri test etme şansımız yok.
To Meloi Taverna
Lampi taverna kışın Selanikli, sezonda Patmos’ta bulunan bir aile tarafından işletiliyor. Taze deniz ürünleri bulmak mümkün, Yunan mutfağı da. Flambe peynir sahanakisi meşhur ve gerçekten çok lezzetli. Yukarıda bahsi geçen To Melloi de bir aile işletmesi. Lüks değil ama lezzetler yerinde, fiyatlar uygun. Daha çok Yunanlılar tarafından tercih ediliyor. (Zaten plaj da öyle).
To Kyma
Bir parantez de adanın en meşhurlarından To Kyma’ya açalım. Şüphesiz Patmos’un en güzel manzaralı, denize sıfır mekanı. Füzyon antrelerin hepsi çok lezzetli, ama siparişi aldıktan sonra, mutfaktan “üzgünüz kalmamış!” diye dönmek, bu kalibrede bir restoran için olmamalı. Kalmayanlardan biri de en ünlü yemeği (lobster spaghetti). Normal bir Yunan restoranında konuya güler geçerdik, ama hem adanın en pahalılarından biri olup, hem ana yemeğim kalmadı diyorsan, ben de “bir daha gelmem!” diyorum. Sonuçta masa ayırtıyoruz, yemek de mi ayırtacağız.
Plefsis Taverna, Grikos koyunda bulunuyor. İşletme olarak Patmos Aktis’e bağlı ama fiyatlar makul, ürünler lezzetli. Özellikle, Kübalı dans ve müzik grubu eşliğinde, gemide yediğimiz kalamaz dolması, kurbağa budu, karides salatası ve öteki deniz ürünleri harikaydı… Gezimizin ikinci günü sabah saat: 7.00 gibi Rodos Adası limanına yanaştık. Akşam 17.30’a dek, adanın keyfini çıkardık…
Şövalyeler Adası RODOS
Rehbersiz başlayan ve el yordamı ile gezdiğimiz bu ada turu, oldukça verimli geçti…
Konuksever Rodoslu Türk dostların elinden içtiğimiz Türk kahvesi öncesinde; kale içinde temiz bir lokantada yediğimiz; fırında ahtapot dolması, karides salatası ve çilekli dondurma eşliğinde, çizmeye benzer koca bir kupa ile bira içmenin keyfi başka idi…
Ege denizinde yer alan On İki Adaların en büyüğü ve aynı zamanda başkenti olan Rodos Adası, eğer Yunanistan’ın Meis Adası hesaba katılmazsa en doğuda bulunan adasıdır. Stratejik konumu sebebiyle, antik çağlardan beri kendisine önemli bir yer edinmiş olan Rodos Adası, günümüzde turistik bir cazibe merkezi olarak varlığını sürdürür. Sıcakkanlı insanları, büyüleyici tarihi, pırıl pırıl sahilleri, beyaz şehir Lindos’u ve tavernalarıyla Rodos, enfes bir rota. Güneşin içinizi ısıttığı, denizin ılık ılık dalgalandığı bu güzel şövalyeler adasını gelin birlikte keşfedelim, yeniden…
Gelin Rodos Adası’nı tanıyalım…
Rodos; Ege Denizi'nde bir ada, Oniki Adaların en büyüğü, adanın aynı adlı idari merkezi. Türkiye kıyılarının en yakın noktası olan Bozburun Yarımadası'ndan 18 km (11 mil) mesafededir. Adanın 2019 nüfusu 130.000 olup, bunun 55.000'i Rodos şehrinde yaşamaktadır. Rodos şehri Yunanistan'ın On İki Adalar (Dodekanisa) idari bölgesinin ve (Sömbeki, Herke, İleki ve Meis Adalarını da içeren) Rodos ilinin (Nomos) merkezidir.
Rodos Tarihi:
Dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen Rodos Heykeli (Kolossos) MÖ: 280 yılında Dorlar tarafından Rodos liman girişinde inşa edilmiştir. Rodos şehrinin Tapınak Şövalyeleri tarafından inşa edilmiş kalesi ve Orta Çağ'dan kalma mahallesi UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndedir. Adada ayrıca, Rodos Diagoras Uluslararası Havaalanı ile Rodos şehri arasında kalan kesimde toplanmış 5.500 nüfusluk bir Türk azınlık bulunmaktadır. İç kısımları ormanlıktır ve Türk çamı da denilen Pinus brutia ağaçları kızılçamlar ile kaplıdır. Adanın flora ve faunasının, genel olarak, Yunanistan'ın kalan kısımlarından ziyade, Türkiye'nin batı sahillerini andırdığı kabul görmektedir. Adanın kuzey ucundaki Rodos dışındaki en önemli yerleşim, güneydoğu sahilindeki Lindos'tur.
Ada tarihi boyunca Yunanca’da (Ródos) olarak bilinmiştir. Aynı zamanda Lindos olarak da anılıyordu. Ayrıca adaya İtalyanca: da Rodi, Türkçe: Rodos ve Yahudi ispanyolcası: (Rodes) denir.
Adanın adı Eski Yunanca: Rhódon (gül)'den gelir ve bazen güller adası olarak da anılır. The Travels of Sir John Mandeville yanlışlıkla Rodos'un eski adının Colossus of Rhodes ve Paul's Epistle to the Colossiansun bir araya getirilmesiyle "Collosus" olarak adlandırıldığını bildirir. Adanın adı antik çağda birçok yılana ev sahipliği yaptığı için Fenike dilindeki yılan anlamındaki "erod" kelimesinden türetilmiş olabilir.
Rodos Adası mızrak ucu benzeri biçimdedir. 79,7 km uzunluk ve 38 km genişlik ile toplam alanı yaklaşık 1.398 km² dir (540 mil kare). Deniz sahili yaklaşık 220 km dir. Rodos şehri, adanın kuzey ucu sonundadır. Antik çağ sitesi ve modern ticaret limanını içerir. Ana havayolu kapısı, Diagoras Uluslararası Havalimanıdır. Havalimanı, Paradisi şehrinin 14 km güney batısındadır. Karayolu ağı, şehirden doğu ve batı sahilleri boyunca yayılmıştır. Sahiller kayalık iken adanın içleri, ekilebilir topraklara sahiptir. Rodos şehrinin dışında adada beyaz badanalı küçük köyler ve kaplıca tatil köyleri vardır. Bunların içinde Faliraki, Lindos, Kremasti, Haraki, Pefkos, Arçangelos, Afantu, Ixia, Koskinu, Embona (Attavyros), Paradisi ve Trianta (Ialysos) sayılabilir. 1.216 m rakımlı Attaviros Dağı adanın en yüksek noktasıdır. Turizm, adanın birincil gelir kaynağıdır.
Flora:
Adanın iç kısmı dağlıktır, seyrek yerleşimlidir ve çam (Pinus brutia) ve selvi (Cupressus sempervirens) ormanlarıyla kaplıdır. Kıyılar kayalık olsa da adada turunçgiller, şaraplık üzüm, sebzeler, zeytin ve diğer mahsullerin yetiştirildiği ekilebilir arazi şeritleri vardır. Adanın adını aldığı birçok çiçekli bitki bol miktarda vardır.
Fauna:
2005 yılında Rodos alageyik nüfusunun genetik olarak farklı olduğu ve acilen korunması gerektiği ortaya çıktı. Yunanca: Petaloudes "Kelebekler Vadisi"‘nde yazın çok sayıda kaplan güvesi ve kelebek toplanır.
Depremler ve Yangınlar:
Tarihi depremlerden Rodos Heykeli'ni yok eden M.Ö. 226 depremi; Rodos şehrinin büyük kısmını yok eden 3 Mayıs 1481 Rodos depremi; ve 26 Haziran 1926' depremi sayılabilir. 15 Temmuz 2008'de Rodos birkaç eski binada küçük hasara ve bir ölüme neden olan 6.3 büyüklüğündeki 2008 Dodecanese depremi ile sarsıldı. Rodos Adası batısında, geçtiğimiz 2023 Ağustos ayı ortalarında başlayan ve uzun süren yangın, ada sakinleri ve turistler için korkulu anlar yaşatmıştı. Şimdilerde ise, yangın söndürüldü. Ama yangın sonrası tam bir doğa, çevre ve canlı katliamı görüldü. Geçmiş olsun komşu. Bu nedenle bizim gemizim, adanın doğu limanına yanaştı.
iklim:
Rodos yarı kurak sıcak yaz mevsimli Akdeniz iklimine sahiptir.
Tarih:
1493 yılı ağaç oyma Rodos şehri, Hartmann Schedel, Adaya yerleşimi kayıtlı tarihi M.Ö. 2,500’den önceki dönemlere dayanır. M.Ö. 16. yüzyılda Girit Uygarlığı adaya yerleşti. Ondan daha sonra Yunan Mitolojisi yeni bir Rodos ırkı isimlendirdi Telchines. Rodos ve Danaus (Mitolojik bir karakter) ile ilişkilendiriliyordu. Bazen takma adı Telchinis ile adlandırıldı. M.Ö. 15. yüzyılda Achaeans istila etti. M.Ö. 11. yüzyılda Dorların gelmesiyle ada gözde olmaya başladı. Daha sonra adanın üç büyük şehri olan; Lindos, Lalyssos ve Kameiros Dorlar tarafından inşa edildi. İstanköy, Knidos ve Halikarnassos ile birlikte. Şair Pindar methiyesinde: "Ada, güneş tanrısı Helios ve Rodos perisinin birliğinde doğdu ve şehir onların üç oğlu için isimlendirildi" der. Roda adanın doğal çiçekli bitkisi pembe Hibiscusdur.
Pers istilasının adayı kaplamasının ardından, M.Ö. 478'de Perslerin Atina güçleri tarafından yenilmesi ile Rodos Adası şehirleri Atina Birliği'ne (Atina tarafından yönetilen, MÖ 5. yüzyıldaki Yunan şehir devletleri birliği) bağlandı. MÖ 431 yılında Peloponez Savaşı çemberi yardığında, Rodos geniş bir şekilde tarafsız kaldı.
Ortaçağ Dönemi:
1309'da Bizans çağı, adanın Hospitalier Şövalyeleri (1080 yılında Kudüs'te kurulan ve Saint John Kudüs, Rodos ve Malta tarikatı, Malta şövalyeleri, Rodos şövalyeleri ve Malta silahşorlarını içeren bir organizasyon) tarafından zapt edilmesiyle son buldu. Yeni ismiyle Rodos Şövalyeleri yönetimi altında şehir Orta Çağ Avrupa ideal modeline göre yeniden inşa edildi. Son olarak Rodos, Kanuni Sultan Süleyman'ın 29 Aralık 1522 deki geniş ordusuna karşı yenik düştü. Kalan birkaç şövalyeye Sicilya Krallığı'nda istirahat etmelerine izin verildi. Şövalyeler daha sonra, onların operasyon merkezi Malta'ya hareket edeceklerdi. Rodos Adası, yaklaşık 400 yıl Osmanlı İmparatorluğu mülkiyetinde kalmıştır.
Modern tarih;
1912'de Trablusgarp Savaşı sırasında, Rodos İtalya tarafından işgal edildi. Rodos, Onikiada'nın diğer adalarıyla birlikte, İtalya'nın 1947'de Paris Antlaşması'nı imzalamasıyla beraber Yunanistan'a katıldı. Adada bulunan Türk azınlık 1923'teki Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi sırasında, İtalya topraklarında sayıldıkları için mübadeleden kurtuldular. Bu nedenle günümüzde Rodos'ta küçük bir Türk azınlığı bulunmaktadır.
Ada, İtalyan Hükûmeti tarafından atanan birçok "vali" yüzünden acı çekti. Böylelikle 1938'de, diğer Avrupa ülkelerinde teşvik edilen antisemitik politikaların ayak izlerini taklit eden "Leggi razziali" (Irk Yasaları) çıkarıldı. Ordu da dahil olmak üzere hükûmette görev yapan tüm Yahudiler istifaya zorlandı, okul çocukları eğitimlerini bırakmaya zorlandı ve Yahudilerle herhangi bir alışverişi içeren her türlü ticaret yasaklandı. 500 yıl Rodos'ta barış içinde yaşadıktan sonra, Yahudi Juderia vatandaşlıktan çıktı.
8 Eylül 1943'teki İtalyan Mütarekesi'nin ardından İngilizler, Rodos'taki İtalyan garnizonunu taraf değiştirmeye çalıştı. Bu, Rodos Savaşı ile adayı işgal etmeyi başaran Alman Ordusu tarafından önceden tahmin edilmişti. Büyük ölçüde, Alman-Hitler işgali, sonraki On İki Ada Seferi, İngilizlerin başarısızlığına neden oldu.1945'te Almanların teslim olmasının ardından bir Alman askerinin nöbet karakolunu devralan Hintli askerler, Eylül 1943'ten sonra Yahudiler toplama kamplarına gönderildi. Ancak Türk Konsolosu Selahattin Ülkümen, kendisini ve ailesini büyük bir riske atarak, Türk vatandaşı veya Türk vatandaşlarının ailelerine mensup 42 Yahudi aileyi, toplamda yaklaşık 200 kişiyi kurtarmayı başardı.
8 Mayıs 1945'te Otto Wagener komutasındaki Almanlar, Rodos'u ve Oniki Ada'yı bir bütün olarak İngilizlere teslim etti ve İngilizler kısa süre sonra adaları askeri himaye olarak işgal etti. Paris Barış Antlaşmaları'nda Rodos, Şubat 1947'de Oniki Ada'nın diğer adalarıyla birlikte Yunanistan'a bağlandı. 6.000 İtalyan sömürgeci adayı terk etmeye zorlanarak İtalya'ya döndüler.
Deniz ulaşımı:
Ege’nin güneyinde, Muğla ili sınırları içerisinde yer alan turistik bölgemiz Fethiye‘den ve Kuşadası’ndan Rodos Adası‘na yıl boyunca düzenli olarak feribot seferleri yapılmaktadır.
Doğal bir liman olma özelliği sayesinde yatçılık ve deniz taşımacılı konusunda gelişmiş bir yer olan Marmaris, On iki Yunan Adaları’nın en büyüğü olan Havalimanı bulunan Rodos‘a açılan tatil kapısı olmayı başarmıştır. Marmaris’ten Rodos’a düzenli olarak feribot seferleri düzenlenmektedir. Rodos'un üçü Rodos Şehri'nde, biri Kamiros yakınındaki batı kıyısında ve biri de Lardos yakınlarında doğu kıyısında olmak üzere beş limanı vardır.
Rodos Adası yerel yemekleri ve mutfak kültürü:
Mutfakta Rodos geleneki zengindir. Koriantolino ve Souma (üzümün damıtılmasından üretilen renksiz alkollü içecek) Rodos'un başlıca alkollü içkileridir. Yerel yiyecekler şunlardır: Escharitis, ekmek türü, Pitaroudia, Milla ve Tsiriggia, et yağı, Pougia turta, Lakani, nohutlu keçi eti, Keçi ile Lópia (fasulye), Matsi, geleneksel bir tarif olan Koulouría yapımında kullanılan el yapımı makarna-erişte, Synoro, geleneksel peynir, Tahinopita, Zvigoi, türü loukoumades, Melekouni, Fanouropita, Takakia (Mantinades), Katimeria (tiganitler, krepler), Amygdalota, beyaz bademli kurabiye, Moschopougia vb.
Rodos Adası’nda Gezilecek Yerler:
Rodos Adası’nda gezilecek pek çok plaj, kasaba ve köy bulunması sebebiyle adayı hakkını vererek gezmek isterseniz, en az 3 gün ayırmanız tavsiye edilir. Daha uzun tatiller için de Rodos oldukça güzel alternatiflerle dolu. Rodos Ada Merkezi, Adanın merkez bölgesi Yeni Kent ve Eski Kent olarak ikiye ayrılmıştır. Eski Kent, St. John Şövalyeleri tarafından inşa edilmiş ve göz alıcı güzelliklere sahip, mutlaka gezilip görülmesi gereken bir bölgedir. Yeni Kent tarafında ise, daha çok restoran, bar, kafe gibi alternatifler yer alır.
Şövalyeler Sokağı, Eski şehrin en ünlü sokağı olan bu sokak, fotoğraf çekmek için özellikle erken saatlerde çok uygun. Sokağın sonunda Büyük Üstadlar Sarayı ve sarayın içinde de Arkeoloji Müzesi yer alır.
Rodos Adası’nda Osmanlı-Türk Kültürü İzleri
Gemimiz, Rodos Adası Doğu Lindos Limanı’na yaklaştığında; Kenti çevreleyen İç Hisar (Old Tawn) Kalesi surları ardından yükselen İbrahim Paşa Camisi, Süleymaniye Camisi minareleri ile Fethi Paşa Saat Kulesi, Şeriye Mahkemesi, Süleymaniye Medresesi, İmarethane ve Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi’ni çok rahat görmeniz mümkündür.
Süleymaniye Camisi, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Rodos’un en görkemli camisidir. Sokrates Sokağı’nın sonunda yer alan, gül pembesi duvarları ve incelikli beyaz minaresiyle dikkat çeken bu yapı, Osmanlı dönemini simgelemesi için, 1523’te inşa edilmiştir. 2005 senesinde geçirdiği restorasyon sonrasında ibadete kapatılmış olan bu görkemli camiyi, günün belirli saatlerinde müze olarak gezebilirsiniz.
Ayrıca, Türk ve başka meraklı turistlerin görmesi gereken, Rodos Adası’nda bulunan Türk-Osmanlı Dönemi Kültürlerinden ve yapılarından kalma cami, çeşme, kütüphane, hamam, mescid, türbe, şadırvan, imarethane, saat kulesi ve başka çokça eser bulunmaktadır.
Rodos Adası’nda bulunan Osmanlı-Türk eserleri: 28 Temmuz 1522’de, “Zapdedilemez, Teslim Olmaz” diye ün yapan Rodos Kalesi ve Şövalyelerini teslim alan Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın ünlü Kaptan-ı Deryası Kara Mahmud Reis’in ‘Yeşil Melek’ adlı gemisi törenle adayı teslim alır. 2 Ocak 1523’de adaya gelen Kanuni Sultan Süleyman, top atışlarıyla, surların Yeni Kapı girişinden törenle kaleye girer. Ve Sencuvan Camisinde (Saint Giovanni Kilisesi) namaz kılarak, bu zaferi taçlandırır. O günden bu yana, yaklaşık 400 yıl Osmanlı toprağı olan Rodos Adası’nda; 22’si şehir merkezde olmak üzere, 44 cami, 93 kilise, 2 sinagog ve çok sayıda başka tarihi ve kültürel eserler bulunmaktadır. Bunlar: Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi, Fethi Paşa Külliyesi, Güneş Saati, Süleymaniye Camisi, Murat Reis Külliyesi, İbrahim Paşa Camisi, Recep Paşa Camisi, Sultan Mustafa Camisi, Ağa Camisi, Tireli Hamzabey Camisi, Şadırvan Camisi, Muradiye Camisi, Hamidiye Camisi, Hamzade Mescidi, Hurmalı Mescidi, Dolaplı Mescit, İlk Mihrap Mescidi, Kadı Mescidi, Kapalı Kapı Mescidi, Sultan Mustafa Hamamı, İmarethane, Şeriye Mahkemesi, Süleymaniye Medresesi, Mercan Baba Türbesi, İnatçı Ahmet Paşa Türbesi, Borizen Ali Dede Türbesi, Murat Reis Çeşmesi, Tersane Çeşmesi, Çimenlik Meydan Çeşmesi, Enderun Çeşmesi, Lindos Meydanı Çeşmesi, Hamidiye Çeşmesi, Kızıl Kapı Çeşmesi, İbrahim Paşa Şadırvanı, Hamdibey Şadırvanı, Recep Paşa Şadırvanı, Süleymaniye Şadırvanı, Sultan Mustafa Şadırvanı gibi pek çok eserin bulunduğu Rodos Adası’nı gezerken, bu eserleri görmenizi öneriyorum… Özellikle, Fethi Paşa Saat Kulesi’ne çıkıp, Rodos Adası’nı kuşbakışı seyretmenin ve gün batımı manzarasını görüntülemenin doyumunu yaşayınız… Rodos surları önünden denize girmeyi de unutmayınız…
Rodos Adası’nda altın kumsallı plajların ve denizin keyfini çıkarınız…
Kavisli Plaj Merkezde yer alan ve Rodos’un en sık uğranan plajı olan Kavisli Plajı mavinin her tonuyla sizi karşılar. Kremasti, Rodos’un en popüler sahil kasabalarından birisi olan bu kasabada yer alan otantik tavernalarda harika zamanlar geçirebilirsiniz. Kasaba boyunca uzanan, kum ve çakıl taşları ile dolu olan plajının yanı sıra renkli gece hayatı ile de dikkat çeker. Rodos’un merkezine 20 dakika mesafede yer alan bu güzel kasabada tepedeki Orta Çağ kalesini ve tarihi Panagia Kremasti Kilisesi’ni de ziyaret edebilirsiniz..
Lindos Beyaza boyanmış dar sokakları ile harika manzaralar sunan Lindos köyü, araçla Rodos merkeze yaklaşık 1 saat uzaklıkta yer alır. Eşsiz manzaraya bir de tepeden bakmak için tepede yer alan Akropolis’e de gidebilirsiniz.
St. Pauls Koyu Lindos’da yer alan bu harika koy, cennetten bir köşe gibi. Kayalarla çevrili olsa da sahili kum ve denizi pırıl pırıl olan bu koya kesinlikle bayılacaksınız.
Monolithos Kalesi, Lindos’tan yaklaşık 2 saat mesafede bulunan ve adanın tam olarak diğer tarafında yer alan bu tarihi atmosferde gün batımı izlemek eşsiz bir deneyim. 15. yüzyıldan kalmış olan kale yıkıntıları, romantik çiftler için güzel bir alternatif.
Agathi Kumsalı, Rodos’un 38 km güney doğusunda yer alan bu güzel kumlu kumsala, Haraki tabelalarını takip ederek ulaşabilir ve bir Orta Çağ kalesinin gölgesinde denize girme deneyimi yaşayabilirsiniz.
Cambika Kumsalı, Adanın en güzel kumsallarından birisi olan bu altın kumlarla kaplı harika plajı kesinlikle görmelisiniz.
Pefkos Kumsalı, Doğanın sunduğu bir nimet gibi duran bu eşsiz kumsal, gün boyu değişen renkleri ve mavi bayraklı plajı ile kesinlikle harika.
Rodos’ta Görülmesi Gereken Müzeler:
Rodos Yahudi Müzesi, Rodos Arkeoloji Müzesi, Belediye Sanat Galerisi, Rodos Arıcılık Müzesi ve sokak aralarında mutlaka görmeniz gereken kültür ve sanat atölyeleri, küçük resim galerileri yanı sıra, kale içinde ve sokaklarda resim çalıştayı yapan ressamların çalışmalarını görmelisiniz…
Rodos’ta Ne Yenir, Ne İçilir?
Yunanların bize çok benzeyen mutfak kültürleri ve enfes deniz ürünleri kesinlikle dillere destan. Rodos Adası’nda da kesinlikle denemeniz gereken lezzetler arasında: Mousakka, caciki, dolmaki, cızbız köfte ve bebek kalamar ilk sıralarda yer alır. Baklava, kadınbudu köfte ve doğal yaban meyvelerinden-çiçeklerinden yapılan şerbet ya da kompostolu içecekleri yanı sıra; mineralli ve sodalı sular ile ayran, uzo, şarap, bira içebilirsiniz. Rodos’da Yunan yemekleri dışında; Fransız, İtalyan, Anadolu, Ege ve Akdeniz gastronomi-yemek kültürü çeşitlerini tatmanız mümkündür… Geceleri her bütçeye uygun eğlence ve dinlence yerlerine gidebilirsiniz. Güvenli, temiz ve konuksever ada halkı, siz bağrına basacaktır. Rodos Adası’na yeniden gelmeniz için, pek çok neden bulunmaktadır…
NOT:
Rodos Adası’nda bulunan Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi’nden şu öz bilgileri sizinle paylaşmak istedim: 5 gün süren Ege Denizi (Yunan Adaları) gezimizin ikinci durağı kapsamında; Midilli, Sakız ve Rodos Adası gezimizde; dikkat çeken bir detay hakkında, bilgi sahibi olmalıyız. Rodos Adası’ndaki Süleymaniye Camisi yanında bulunan, kütüphanenin avlusunda, sevgili Gülten Kıbrıslı’nın elinden Türk Kahvesi içtikten sonra; değerli eşi Yusuf Kıbrıslı, kütüphaneyi gezdirirken bana şu bilgileri aktardı: “Osmanlı Dönemi’nden kalma ve 1852’de yapılan Saat Kulesi’nden, Rodos Adası’nı kuşbakışı ile seyretmek çok güzeldir. 130 bin nüfusu bulunan Rodos Adası’nda; Türkçe konuşan, Türk kültürünü yaşayan, yaklaşık 5 bin Türk kökenli insan var. Bu adada bulunan Türk okulu, 1972’de kapatıldı. Şu gördüğünüz tarihi Süleymaniye Camisi, UNESCO desteğiyle yapıldı. Ama ne yazık ki; bu cami yılda yalnızca iki kez (Ramazan ve Kurban Bayramı’nda) ibadete açılıyor. 4 yıl Rodos Adası’nda valilik yapan Namık Kemal’in eserlerini, Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi’nde saklıyoruz, koruyoruz. Bizim buradaki varlığımız; ‘Nobel Uluslararası Barış Ödülü’ alan ve ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ diyen Atatürk ile Venizelos’un, barış ve iyi komşuluk ilişkilerinin sigortasıdır. Rodos Adası’nda çıkan yangında, Türk AKUT ekibinin kurtarma çalışmaları, burada yaşayan Türk ve Rum halkların övgüsünü ve alkışını hak etmiştir…” dedi. Özellikle Rodos Adası’nda, Tarihi Fethi Paşa Saat Kulesi ve Güneş Saati’ne yakın yerde bulunan; Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi görevlisi Yusuf Kıbrıslı, eşi Gülten hanım ile kendisinin “Rodos Adası kökenli Türk” olduğunu vurgulayan Ceyhun Derviş’in rehberliğinde gezdiğim tarihi kütüphane duvarında yazılı bu kaynak notları ve Genç Türk subayların ve Kolağası Mustafa Kemal’in de esin kaynağı olan; Namık Kemal ile ilgili şu öz bilgileri, siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim:
Midilli, Rodos ve Sakız Adası eski Valisi NAMIK KEMAL’in (Fedai Kemal’in) yaşamının ana hatları şöyledir:
21 Aralık 1840, Tekirdağ’da doğan Vatan Şairi Namık Kemal, Hürriyet duygusuna, Türk milliyetçiliğine ve yurtseverliğe esin kaynağı olmuş, Genç Osmanlı hareketine bağlı ilerici-aydın yazar, gazeteci, devlet adamı ve şairdir. Yurtseverlik, özgürlük, ulus kavramlarına bağlı bir Osmanlı-Tanzimat-Türk aydınıdır.
Doğum tarihi ve yeri: 21 Aralık 1840, Tekirdağ, Edirne, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm tarihi ve yeri: 2 Aralık 1888 (47 yaşında), Sakız Adası, Osmanlı İmparatorluğu. Tekirdağ-Bolayır’da gömülü.
Sevgilisi-eşi: Nesime Hanım.
Anne ve babası: Fatma Zehra, Yenişehirli Mustafa Asım.
Çocukları: Ali Ekrem Bolayır, Ulviye Kemal, Feride Kemal.
1. Eylül-Ekim 1862'de bağımsız Osmanlı dergisine makaleler yazmaya başlar. Tasvir-i efkar ("Fikirlerin Tasviri").
2. 1861-1867 Tasvir-i Efkar'ın baş editörü.
3. Şubat 1867 Tasvir-i Efkar’da yazmayı bırakması için hükümet tarafından yayın yasağı emri alır.
4. Mayıs 1867 Ekim 1870 Sürgünden kurtulmak ve hükümet karşıtı yayınlara devam etmek için, Genç Osmanlı gizli cemiyetinin diğer üyeleriyle birlikte, Avrupa'da kendi kendine sürgün. Avrupa'dayken Muhbir ve baş editörü olduğu Hüryer'e makaleler yazar.
5. Haziran 1872 başyazarlığını yaptığı kendi gazetesi İbret'in yayınına başlar.
6. Temmuz 1872 İbret'in yayını hükümet emriyle durduruldu. Kemal Gelibolu'ya vali olarak atandı.
7. Aralık 1872 Hükümet değişikliği ile Kemal İstanbul'a döner.
8. ibret'in yayınına devam eden gazete yöneticileri; 6 Nisan 1873’de Namık Kemal'in vatansever oyunu Vatan Yahut Silistre'nin ilk gösteriminin ardından, yapılan gösterilere destek verdiği için uzaklaştırıldı.
9. 10 Nisan 1873 Kıbrıs'ta Mağusa Zindanında, 36 ay süren ve edebiyat kariyerinin en verimli dönemlerinden biri olan, sürgün ve hapis döneminin başlaması.
10. V. Murad'ın tahta çıkmasıyla Haziran 1876'da İstanbul'a dönüş.
11. Eylül 1876'da Şura-yı Devlet üyeliğine; Kasım 1876'da yeni Osmanlı Parlamentosu için Meclis-i Umumi üyeliğine atandı.
12. 12 Ocak 1877 kamu düzenini bozmaktan tutuklandı; yargılandıktan sonra beraat etti.
13. 10 Temmuz 1877- Aralık 1879 Midilli adasında sürgün ve hapis.
(1888 Osmanlı Parlamentosu'nun süresiz olarak tatil edilmesi ve Osmanlı Anayasası'nın Sultan Abdülhamid tarafından askıya alınması; 1908'de Jön Türk Devrimi ile Anayasa'nın restorasyonuna kadar mutlakiyetçiliğin zaferi).
14. Aralık 1879 Ekim 1884 Midilli valisi.
15. Ekim 1884 Aralık 1887 Rodos valisi.
16. Aralık 1887-Aralık 1888 Sakız Adası valisi.
17. Aralık 1888 Osmanlı tarihinin yayınlanması hükümet emri ile gerçekleşti.
18. 2 Aralık 1888’de Sakız Adası'nda ölümü ardından, Bolayır'da defnedildi. (*)
Edebi faaliyeti, eserlerin içeriği: Gazete makaleleri, şiir, oyun, roman, edebiyat eleştirisi ve tarih yazarı.
Rodos Adası gezisine gelen herkesin bilmesi gerekli bir detay olduğu için, bu kısa açıklayı yazma gereği duydum… (*) DÖ.
Festival Zamanı GİRİT ADASI
Akdeniz (Mediterranean-Ortadeniz) ve Ede Denizi Adaları gezimizin üçüncü günü, Girit Adası, Heraklion (Kandiye) Limanı’nda mola verdik. Limandan şehre yürüyerek çıktığımızda, bizi selamlayan şirin ve büyük bir çanı olan ve yeşil kubbeli kilise, eski bir fabrika bacası, tünelli ve kemerli şehir girişi, limanda lüks yatlar, balıkçı tekneleri, sanat sokağı, cafe barlar, lokanta, eğlence ve dinlence yerleri, hediyelik eşya-giysi satış mağazaları, tarihi yapılar ve eski bir manastırı ziyaret ederek, adayı tanımaya çalıştık. Çoğu çocukların ve yaşlıların geldiği parkta bulunan Yunanlı bir yazarın büstünü selamladık. Manastır avlusunda bulunan cafede, Türk Kahvesi içerek ve çilekli dondurma yalayarak, yorgunluğumuzu çıkardık… Girit köyleri kara turunda ise, Girit Adası’na özgü yiyecek ve içeceklerden yapılan tadımlar, konuksever ada halkının Türk konuklara (bizlere) olan ilgisi ve yarım Türkçe sözlerle, bizleri ayrıcalıklı selamlamaları ve sunumları, çok hoş ve çok komikti…
Türk dostu bir komşu ile yaşanan duygusal anlar…
Girit Adası gezimiz sırasında, bir parkta rastlantı sonucu tanıştığımız yaşlı bir Rum Gerilla’nın oğlunun sözledikleri ve Türk olduğumuz için, bize olan duygusal ve candan bakışı-yakınlığı çok anlamlıydı. Ve eski tüfek-yaşlı bir solcu olan Giritli Yorgi Amca’nın oğlu Dimitry bey (75); 1920 Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında, Trakya Savunması'nı yönetenlerden Mahmut Hayrettin Bey'in oğlu olan Mihri Belli (1916, Silivri - 2011, İstanbul), (siyasetçi, araştırmacı yazar, dergi genel yayın müdürü) ile olan babasının ve ailesinin yakınlığını-dostluğunu şu sözlerle özetledi: Kalimero, Merhaba ya da Günaydın! diyerek sizi selamlıyorum… Yunan Krallığa ve faşizme karşı verdiğimiz ‘İkinci Dünya-Paylaşım Savaşı’ ardından, Mihri Belli ve Kabak Osman: Yunan İç Savaşı’nda, dost iki Türk olarak, bizim unutamadığımız ve belleğimize kazınan kahraman kişilerdir. 2. Dünya Savaşı ardından başlayan Yunan İç Savaşı, 1949 yılına kadar sürmüştür. İç savaşta 158 bin kişi hayatını kaybetmiştir, toplam nüfusu 7,5 milyon bile olmayan bir ülke için, çok ciddi bir rakamdır bu. O dönemdeki Faşist Yunan Cuntası’yla savaşan Andartlar, sosyalist kimlik taşısalar da; savaşa enternasyonel bir katılım söz konusu değildi. Yunan olmayıp da Andartların yanında savaşan yiğit bir Türktü: Mihri Belli ya da Andartlar arasındaki şu kod adıyla sevilen, saygı duyulan: Kapetan Kemal. Yunanistan'ın Girit Adası dağlık yerlerine hakim olan Andartlar, burada yaşayan ve ulusal kurtuluş savaşı veren mazlum halkların umudu ve esin kaynağı olan Kemal Atatürk izinde; Girit’te yaşayan Türk ve Müslüman gençleri silah altına almaya ve faşizme karşı direnmeye çalışmıştır. İstanbul'dan Girit’e gelen bir Türk solcu aydın ile Rodop Dağları'nda yaşayan Giritli Türk köylüsünün kurtuluş yolu böylece kesişmiş oldu. Şimdi ise, siz değerli dost ve kıymetli hemşerilerimle birlikte olmak çok anlamlı ve oldukça duygulu bir andır. Sayenizde babamı ve onun yoldaşı bizim dosttumuz, büyüğümüz olan Mihri Amacayı saygıyla anıyoruz. Bizler, Akdeniz’in barış gölü olması için savaşan, barışın ve dayanışmanın sigortası kardeşleriz. Tüm emperyalist oyunları bozan; iyi komşuluk ve dayanışma ilişkimiz, bizim hep dost kalmamızı sağlayacaktır. Türk ve Rum halklar, hep barış içinde huzurla yaşayacaktır. Bu dilek, bizim ve çocuklarımızın elinde kalıcı olacaktır. Tekrar Girit Adası’na hoş geldiniz kardeşlerim…” dedi ve bir duygusal boşluk yaşandı o an… Ardından da Türk kahvesi içip; “Şerefe-Yamas” diyerek, yeniden görüşmek dileğiyle, dostça adadan ayrıldık… Giritli Yorgi Amca ve Silivrili Kapetan Kemal’e selam olsun!..
Gelin canlar, birazda Girit Adası’nı tanıyalım…
Genel bilgiler
Yunanistan'ın en büyük, Akdeniz'in beşinci büyük adasıdır. Ege Denizi'nin güneyinde yer alır. Girit dünyaca tanınmış bir turizm merkezidir. En ilgi çeken turistik ziyaret yerleri arasında Knossos, Faistos ve Gortis'deki arkeolojik sitler, Retimnon (Resmo)'daki Venedik Kalesi ve Samarya, Aya İrini ve Aradena geçitlerinin doğal güzellikleri sayılabilir.
Girit, Avrupa'nın ilk uygarlıklarından biri olan Minos Krallığına (yaklaşık MÖ: 2000 -1400 arası) beşiklik etmiştir.
Girit, 1645'te İbrahim Saltanatı döneminde, Sünbül Ağa hadisesinin tetiklemesi üzerine başlatılan fetihle, Osmanlı idaresine geçmiş, Venedik Cumhuriyeti'nin ada üzerinde 1204'den beri devam eden hakimiyetine böylece son verilmiştir. Adanın hemen hemen tamamı ve bu arada Hanya ve Resmo gibi önemli kentler Osmanlı İmparatorluğu tarafından kolaylıkla fethedilebilmişse de, en büyük merkez olan Kandiye kalesinin alınması 24 yıl sürmüş, 1669'da Fazıl Ahmet Paşa tarafından tamamlanabilmiştir.
Adanın Osmanlı hakimiyetine geçişi ile Venedik Cumhuriyeti'nin Doğu Akdeniz'de yüzyıllardır süregelen önemli rolü son bulmuştur. Ege Denizi'nde ve Mora'da Venedik hakimiyetinde kalan birkaç küçük ada ve kale de müteakip yıllarda Osmanlı Devleti tarafından alınmıştır. Bölgedeki isyankar Rum aileler, Trabzon'un Of ilçesi civarlarına yerleştirilmiştir. Kos, Yasiciannis ve Dimitris bugün bilinen ailelerin başlıcalarıdır. Meşhur papaz İgor Yasiciannis'den sonra ailelerin dili dönüştürülmüştür. Bu durum, Osmanlı fütuhatı açısından, Fatih Sultan Mehmet zamanından beri teker teker alınan Ege adalarının ve kıyı kalelerinin ve nihayet 1571'de Kıbrıs'ın (yine Venedik'ten) alınmasının mantıklı bir uzantısını teşkil etmiştir.
Aynı dönemde bir kısım Giritli de doğuya yöneldi. O dönemde olgunluk çağına ermiş bulunan Osmanlı bürokratik gelenekinin düzenli kayıtlarından takip edilebildiği üzere, fethin hemen ardından Girit yerli halkı arasında bir ihtidâ (İslamiyet’i kabul) süreci yaşandı. Osmanlı'nın Venedik'e kıyasla dini inançlara müsamaha ve vergilendirme konularında ada halkı açısından kurtarıcı kimliğine bürünmüş olduğu rahatlıkla iddia edilebilir. Girit adası Birinci Balkan Savaşı neticesinde 1913 yılında Yunanistan'ın hakimiyetine geçmiştir.
Girit Adası, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası tarafından işgal edildi. İngiliz birlikleri, 3 Kasım 1940'ta Yunan Hükûmeti'nin izni ile Girit'e indi. Mihver güçleri tarafından anakara Yunanistan'ın işgali 6 Nisan 1941 tarihinde başladı ve Yunanistan ile birlikte Commonwealth ordularının müdahalelerine rağmen birkaç hafta içinde bu işgal tamamlandı.
Müttefikler, 1 Haziran 1941 tarihinde Girit Adasını tamamen boşalttı. Alman işgalcilerinin zaferine rağmen, özel eğitimli Alman paraşütçüleri, Müttefik askerler ve Yunan sivil direnişçileri (Sosyalist Andarlar), çok ağır kayıplar verdiler. Faşist Adolf Hitler bu yüzden savaşın geri kalanında bu tür büyük ölçekli hava operasyonlarını ile Girit Adası’nın mahvolmasını sağladı…
Coğrafya
Girit, Yunanistan'ın 13 idari bölgesinden biridir. Yunanistan'ın en büyük, Doğu Akdeniz'in Kıbrıs'tan sonra ikinci büyük, Akdeniz'in beşinci büyük adasıdır. Girit, Ege Denizi'nin güney sınırlarını belirler ve yüzölçümü 8.450 km²'dir. 2020 itibarıyla nüfusu 636.504'dir. Adanın uzunluğu 260 km olup, genişliği ise Diyon Burnu ile Litinon Burnu arasındaki 60 km'lik en geniş mesafeden, doğu ucundaki Yerapetre Kıstağında sadece 12 km'lik bir mesafe arasında değişmektedir. Girintili çıkıntılı sahil şeridinin toplam uzunluğu 1,000 km'ye ulaşmaktadır. Yunanistan anakarasının yaklaşık 160 km güneyinde yer alır.
Ekonomisi
Akdeniz bölgesinde yapılan arkeolojik kazılar, eski adı Minos olan Girit'in donanmasıyla ünlü olduğunu açığa çıkarmıştır. Ürettikleri tarım ürünlerinin ticaretini donanmaları sayesinde yapan Girit halkı bu sayede ekonomik olarak refah bir dönem yaşamıştır. Girit'te deniz ticaretinin en büyük ispatı Saint Theodori ve Vathianos Kambos gibi tersaneler için büyük alanlar inşa edilmiş olmasıdır. Girit'e ait gemiler kereste, bal, şarap, zeytinyağı ve çömlek gibi malzemelerin ticaretini yapmışlardır.[3] Turizm ve evvelce tarıma dayalı olan Girit ekonomik yapısı 1970'lerden itibaren temelden değişmeye başlamıştır. Tarım ve hayvancılık ada ekonomisinde hala önemli bir paya denk gelmekle birlikte, adanın ikliminden ve engebeli coğrafyasından kaynaklanan engeller nedeniyle tarıma dayalı sanayi üretimi belli bir düzeyin ötesine gidememiş ancak özellikle turizm ile bağlantılı hizmetler sektörlerinde kayda değer ilerlemeler sağlanmıştır.
Kültür
Girit'in kendine özgü Mantinades şiiri vardır. Ada, Mantinades esaslı müziği (genellikle Girit liri ve laouto ile icra edilir) ile tanınır ve en ünlüsü Pentozali olan birçok yerli dansı vardır. 1980'lerden beri dans etmeyi öğreten kültür derneklerinin sayısı arttı (Batı Girit'te çoğu rizitiko şarkıcılığı ile ilgilidir). Bu dernekler genellikle resmi etkinliklerde performans sergiler ancak aynı zamanda insanların buluşup geleneksel uygulamalara katılmaları için sahnedirler. Gelenek konusu ve kültür derneklerinin gelenekin canlandırılmasındaki rolü Girit'te hep tartışılır.
Turizm
Girit Yunanistan'ın en popüler turizm bölgelerinden biridir. Yunanistan'a turistik girişlerin % 15'i Kandiye'deki havaalanından veya limanından gerçekleşir, bu şehre inen charter uçaklarının sayısı Yunanistan'a inen toplam charter uçaklarının beşte birine denk gelir.
2004 içinde toplam iki milyon turist Girit'i ziyaret etmiştir. Girit'te turizm Yunanistan genelinden de daha hızlı gelişmektedir. 1986-1991 döneminde Girit'teki otel yatak sayısı %53 artarken, Yunanistan'ın diğer bölgelerinde bu artış % 25'te kalmıştır. Büyük lüks oteller, yüzme havuzları, spor ve eğlence tesisleri, kamp tesisleri ve aile pansiyonlarına kadar her çeşit turizm altyapısı vardır.
Ziyaretçiler, Kandiye ve Hanya'daki iki uluslararası hava limanı ve Sitya'daki küçük hava limanından (uluslararası charter ve iç hat uçuşları vardır) hava yoluyla veya Kandiye, Hanya, Resmo, Agios Nikolaos ve Sitya limanlarından gemiyle adaya ulaşır.
Minos uygarlığı arkeolojik alanları, eski Venedik şehri ve Hanya limanı, Resmo'daki Venedik kalesi, Samiriye Boğazı, Altınada, İspirlonga Adası, Elafonisi, Gramvousa adaları ve Avrupa'daki en büyük doğal palmiye ormanı olan Vai Palmiye sahili popüler turistik yerlerdir.
Girit Adası’nda gezilecek yerler:
Edebiyatın önemli isimlerinden Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) ve Nikos Kazancakis gibi yazarların memleketi olan bu Ege adasının güzel sokakları, evleri, tarihi ve insanlarıyla bile sevilmeye, görülmeye değer. Bizden de çok şey bulacağınız ada, yollarında dolaştığınızda tanıdık sesler duyacağınız bir yer.
Kandiye (Heraklion)
Eski bir liman şehri olan Kandiye-diğer adıyla Heraklion- adanın yönetim ve şehir merkezi diyebiliriz. Turizm açısından da en popüler yer olan Kandiye’de adanın kültürüne, tarihine ve sosyal hayatına dair çok fazla yer bulabilirsiniz. Nobel ödülünü alamamasına rağmen ithaf edilecek kadar büyük bir yazar olan Nikos Kazancakis de bu şehirde doğmuş. Öldükten sonra da şehir surlarından birinin altına gömülmüş. Eğer yazarın herhangi bir eserinin okuduysanız, şehir size daha da anlamlı gelecek.
Venedik Kalesi
Akdeniz’den gelen saldırıları önlemek amacıyla Venedikliler tarafından inşa edilen kale, önce gözlem kulesi olarak kullanılmış ve sonrasında genişletilerek kale görevi görmeye başlamış. Kalenin neredeyse tüm bölümleri günümüze ulaşmış ve ziyarete açık.
Osmanlı tarafından 24 yılda fethedilen kaleyi görmek isterseniz çok az bir ücret karşılığında gezebiliyorsunuz.
Heraklion Arkeoloji Müzesi
Tüm Yunan adaları arkeolojik açıdan hayli zenginler. Kandiye’deki arkeoloji müzesi, dünya sanat tarihine yön vermiş pek çok eseri sergiliyor. Boğa heykeli, yılanlı tanrıça gibi Helenistik dönemin öne çıkan eserleri, müze koleksiyonunda en çok ilgi görenler arasında.
Aslanlı Meydan (Çeşme Meydanı)
Aslan figürleriyle süslenmiş bir çeşmenin yer aldığı meydan, Kandiye’de her zaman kalabalık olan yerlerden biri. İnsanların genellikle buluşma noktası olarak belirledikleri Aslanlı Meydan, Yunanistan lezzetlerini deneyebileceğiniz onlarca restoran ve kafeyle de dolu. Meydanı, ada turunuzun dinlenme noktası olarak belirleyebilirsiniz.
Aziz Minas Katedrali
Almanya’ya karşı ada halkını koruyan Minas adına yapılan katedral, adanın en güzel ibadet yerlerinden biri sayılıyor. Tavanındaki işlemeler için bile görülmeye değer Kandiye’deki katedrali listenize eklemek isteyebilirsiniz.
Tarih Müzesi
Osmanlı dönemine dair belgelerinde sergilendiği müze, Girit Adası’nın tüm tarihini aydınlatıyor. Kandiye’de yer alan müze oldukça geniş bir arşive sahip. Bölgeye ait seramikleri, el yazmalarını, madeni paraları ve gündelik eşyaları da görebilirsiniz.
Hem daimi hem geçici sergilerinde olduğu müzenin sergileri hakkında detaylı bilgiyi buradan öğrenebilirsiniz.
Knossos
Kandiye’de biraz uzak bir mesafede yer alan tarihi antik şehir Knossos, eski çağlarda Minos Uygarlığı’na ev sahipliği yapıyormuş. Ayakta kalan muhteşem yapılardan biri olan Knossos Sarayı da döneminin gözde yerleşim yeri olduğunu kanıtlıyor. Diğer tarihi yerlere göre biraz daha pahalı bir giriş ücreti olsa da tarihe ilginiz varsa mutlaka görmelisiniz.
Resmo
Geçmişi 11.yy’a kadar uzanan liman şehri Resmo şehrinin sokaklarında çevrenizi, Rönesans mimari tarzına sahip evler sarıyor. Ayrıca Türk etkilerini de hissedeceğiniz pek çok yer göreceksiniz. Şehirde yer alan Resmo Kalesi ve Arkadi Kutsal Manastırı’nı da ziyaret etmeyi unutmayın.
Balos Plajı
Dünyanın en güzel adalarından biri olan Girit, birbirinden güzel kumsallarıyla da turistlerin akınına uğruyor. Bunlardan en ünlüsü sayılmasa da Balos Paljı, masmavi ve temiz sularıyla doyasıya yüzebileceğiniz bir denize sahip. Endemik ve nadir bitkilere de ev sahipliği yapan plaja gitmenin en kolay yolu şehirden kalkan feribotlarla gitmek olacaktır.
Hanya (Hania)
Eskiden Türklerin yaşadığı Hanya, adanın en eski başkenti. Eski liman boyunca dizili restoran, barlar ve diğer eğlence mekânlarıyla her zaman hareketli bir şehir. Ayrıca Hanya’da alışveriş yapabileceğiniz pek çok yer de bulabilirsiniz. “Görürsün Hanya’yı, Konya’yı” sözündeki Hanya’yı görmek için, Girit Adası’nın en ucundaki bu şehre uğrayın.
Dikteon Mağarası
Yunan tanrısı Zeus’un doğduğu yer olduğuna inanılan Dikteon Mağarası, Kandiye’ye 50 km uzaklıkta bulunuyor. İçi oldukça geniş ve çevrenizi sarkıtlar, dikitler sarıyor. Mağaraya özel aracınız ya da otobüslerle ulaşım sağlayabilirsiniz.
Girit Adası’nda Osmanlı-Türk İzleri
Girit Adası, Akdeniz’in incisidir. Bir diğer adı ile Zeytin adasıdır. Bir başka yazarın değimi ile medeniyetlerin kesiştiği adadır Girit. Geçmişte Venediklilerin ve Romalıların alabildiğine sömürdükleri bu güzel adada, 1645 yılında başlayan Osmanlı kuşatması 1669’da kesin zafer ile sonuçlanmış ve Türk Dönemi başlamıştır. Böylece adaya barış, huzur ve medeniyet gelmiştir. Ada halkı hiçbir baskı altında kalmadan en mutlu günlerini yaşamıştır.
Rethymno'da bulunan 400'e yakın mezar taşı bulunmaktadır. Görmeye değerdir.
Girit’teki Türk mimari mirasının büyük çoğunluğu adanın kuzey kesimindeki; Kandiye (Iraklio), Resmo (Rethimno) ve Hanya’dadır (Hania). Güneydeki İsfakya şehrinde bir cami ve şadırvan dışında fazla bir eser yoktur.
Ayrıca, 2. Dünya Savaşı sonrası Krallığa karşı verilen, Girit Ulusal Direnişlerine destek sağlamak için, Girit’e giden ve orada çok sevilen bir Türk Direnişçi olan Kapetan Kemal (Mihri Belli)’nin de içinde yer aldığı; Andartlar Müzesi’ni de görmenizde; Türk-Yunan halklarının kardeşlik, dostluk ve dayanışmasına tanıklık etmenizde yarar vardır diye düşünüyorum.
Bir kaynağa göre; Yunanistan İç Savaşı (1946-1949) sırasında, Yunanistan Demokratik Güçlerine destek sağlamak amacıyla; Trakya’dan Adaya destek için, Girit’e gelen Boşnaklardan 250’den fazla Türk kökenli gerillanın, bu savaşta öldüğü iddia edilmektedir. Öte yandan; Çalabı’da (Smiga’da) Mihri Belli’nin kaldığı evde biliniyordu. Girit’te bulanan Karaoğlan (Askira) köyünden Hüseyin Budak, Kaptan Kemal’in emrine verildiğini, kendisinin çenesinden yaralandığında, Kaptan Kemal’in yanında olduğunu anlattığı kayıtlara geçmiş bulunmaktadır. Ve Girit gezimiz kapsamında gelişen bu bilgi bombardımanı karşısında; adaya yeniden gelme gereksinimi duymaktayım…
Yunan Adaları gezimiz sürüyor…
Girit Mantinades Şiir Kültürü
Girik kökenli Bodrumlu Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabakyazı’nında etkilendiği Mantinades (mantinada çoğulu) halk şarkının en yaygın biçimidir ve Girit arasında yaygın. Girit mantinada Girit lehçesi, 15 heceli kafiye beyit olduğunu. Her bir mantinada Limerick gibi, kısa uzunlukta olmasına rağmen kendi içinde tamamlanır. Üzüntü, sevinç, umut, arzu, aşk, öfke, intikam, nostalji: mantinada Girit genç ve yaşlı çok sayıda ve çeşitli duyguları ifade hangi eşsiz bir yoldur. Mantinades, binlerce yıl oluşan ve hala insan hayatının her yönüyle ilgili doğaçlama ediliyor. Çoğu aşk ve romantizm ile ilgisi vardır, ancak, satirik didaktik, sürgün, nişan, evlilik, gündelik yaşam ve tabii ölüm alay beyit veya ayet ve sevdiklerini kaybetme da vardır. Giritli Rhymers Derneği tarafından düzenlenen, Mantinades şiir yarışmaları düzenlenmektedir. Girit’te bulanan bu Dernek Müzesi, Korfes Kültür Derneği tarafından satın alınmıştır. Köy meydanında, 1925 yılından kalma iki katlı taş bir yapıdır. Zemin katta tarım aletleri, mobilya, giyim, uygular ve ziyaretçilerin, bir sergi alanı bulunmaktadır. Giritlilerin binlerce yıl yaşamına dokunan Mantinades şiir söyleme gelenekine tanıklık etmek için, her yılın Ağustos atı ortalarında geleneksel yapılan, Girit Adası Kültür ve Sanat Festivali’ne katılmanızı öneririm…
Kültür Sanat Renkleri-Festivaller
Girit’te yaşam çok istikrarlı ve kolaydır. İlk günden itibaren turistler sakin ve uyumlu bir his uyandıracaklar. Burada olağan bir kentsel telaş yoktur, ancak uyum sağlamak için biraz çaba harcayabilir. Restoranda düzenli bir yemek almak biraz zaman alır. Dakiklik Girit kuvvetli bir takım değildir; vatandaşlar toplantıya geç kalmıştı. Öte yandan, yerliler çok düşünceli ve güvenilir. Bir şey için söz verirlerse, kesin olarak yapacaklardır.
Hıristiyanlık Girit’te hakim dindir. Dini bayramlar orada günlük yaşamda önemli bir rol oynamaktadır. Noel Kutlamaları ve Paskalya’da büyük kutlamalar yapılır. Bu tatillerde Girit’i ziyaret eden turistler, ilginç fuarlara ve mutfak etkinliklerine, müzik konserlerine ve gösterilerine katılmak için mükemmel bir şansa sahipler.
Şarap, yerel geleneksel içecektir. Tek bir tatil onsuz gelmez. Bir çok aile, bir nesilden diğerine geçen antika tarifleri kullanarak kendi şarabını hazırlar. Birçok uzman ve gurme bu Girit ev yapımı şarapların tadına bakmayı hayal ediyor. Girit’teki hemen hemen her şehirde şarap festivalleri düzenlenir. Farklı şehirlerin farklı gelenekleri var, ancak en etkileyici olanı Resmo kentinde. Genellikle Temmuz ayının son haftasında gerçekleşir. Ana festival mekanı Belediye Parkı’dır. Festival süresince orada özel etaplar ve çocuklar gezintisi yapılıyor. Her ne kadar festival programı gittikçe çeşitlense de, tüm festivalin ana etkinliği şarap testi. Crete’nun geleneklerinden bahsetmişken yerel pazarlardan bahsetmeye değer. Bunlar sadece alışveriş mekanları değil aynı zamanda arkadaş ve akrabalarınızla tanışmak için en iyi yer değil. Buraya çok sayıda insan sohbet etmeye geliyor, diğerleri sunulan çok çeşitli ürünlerden etkileniyor. En bilinen Crete Pazarı, Kandiye Merkez Pazarı’dır. Burada takı, el işi ürünler, taze yiyecekler, yerel tatlılar ve şaraplar satın alabilirsiniz.
Girit’teki en ilginç festivallerden biri, Haziran ayının sonunda Hippi Başkenti olunca, Matala Köyünde düzenleniyor. Sahilde gerçekleşen Matala Beach Festivali hakkında konuşuyoruz. Bob Marley ve John Lennon müziğine taraf olan, dünyanın dört bir yanından grupların iyi bilinen isabet kapakları, el yapımı ürünlerle yapılan ziyafet fuarları (elbette, ürünlerin tamamı her tür baubles), eğlenceli, barış, sevgi hepsi hippi festivalinde var. Yer tesadüfen seçilmemiştir: 70’li yıllarda, gençler burada toplanmış ve yıl boyunca aynı şeyi yapmıştır.
Temmuz ortasında, burada Frapsanioti Anjiyoplasti adlı renkli bir festival düzenlendiğinde, Kandiye yakınlarındaki Frapsano köyünü ziyaret etmeye değer. Çanak çömlek sanatına adanmıştır ve bölge bunun için ünlüdür. Burada sadece tencere yapmayı değil, aynı zamanda kaliteli müzik dinleyebileceğinizi de öğrenebilirsiniz. Tzermiado, Ağustos ayının sonunda alakalı olur. Antik Yunan Mitolojisine göre, sık sık “Zeus Mağarası” olarak anılan Diktaean Mağarası’nın yakınında bulunmaktadır. Rhea burada tanrıların gelecekteki kralını doğurdu. Tsermiado’da bir festival adil ve buradaki ana ürün patates. Ancak, halk oyunları, müzik ve tiyatro gösterileri olmadan yapamaz.
Girit, folklor ve adanın geleneksel müziğine adanmış birçok festivale sahiptir ve bu tür etkinlikler yerel kültürü daha iyi tanımak isteyen gezginler için büyük ilgi çekmektedir. Bunların arasında, Chudetsi Köyünde (Kandiye İlindeki Arhanlar yakınlarında bulunan), Yunanistan sınırlarının çok ötesinde bilinen üç günlük bir festival yer alıyor. Geleneksel Girit Enstrümantal müziği, halk oyunları, ulusal mutfak-çok yönlü yerel kültürü tanımak isteyenler için daha iyi ne olabilir? Belki de sadece havanın mükemmel olduğu sıcak ağustos başında düzenlenmiş olması.
Adanın müzik kültürüne adanmış bir başka festival, Chudetsi’deki bir festivalle neredeyse eşzamanlı olarak düzenleniyor (ikincisinin aksine, bir gün sürüyor), yer Chania. Girit müziğine adanmıştır ancak bugünün dünyası bağlamında-bu nedenle, halk şarkıları modern düzende duyabiliyorsunuz. Yanı sıra hediyelik eşya almak ve yerel yemeklerin tadına bakmak. Girit tarihinin önde gelen etkinliklerine adanmış festivaller arasında, 7 ila 9 Kasım arasında Arkadi Manastırı’nda düzenlenen bir kutlamayı vurgulamakta fayda var. Olay, 1866-1869’daki Girit Ayaklanmasına adanmıştır. İsyancıların Türkler tarafından mağlup olacağı belli olunca, yerel sakinler cephaneliği havaya uçurmayı seçtiler-ama düşmana teslim olmayı değil. İsyan sırasında meydana gelen patlamaların Kandiye’de bile duyulacak kadar güçlü olduğunu söylüyorlar.
Pek çok turist, çoğu yaz sezonunda muhteşem Girit plajlarında gerçekleşen müzik festivalleriyle de aynı derecede ilgileniyor. En ünlüsü arasında, Haziran sonunda gerçekleşen Hanya Kaya Festivali yer alır. San Salvatore üssünün kalıntıları üzerine duyulabilecek sert metal ve rock gitar riffleri tüm müzik tutkunlarını etkiliyor. Farklı zamanlarda, Sabaton, Kreator, Soulfly gibi ünlü takımlar festivalde sahne aldı. Organizatörler, her yıl manşet listesinde yeni ilginç isimlerle rock ve metal hayranlarını şaşırtmaya çalışıyorlar. Temmuz ayının sonunda Sitia’da düzenlenen Akdeniz Festivali, dünyanın diğer köşelerinden gelen yıldızların katıldığı müzik programına ek olarak, güzel sanat sergilerinin tadını çıkarabilir ve bir fuara katılabilir.
Ağustos ayı boyunca Avdu Köyünde (Krasi yakınlarında) çağdaş müziğe adanmış bir festival düzenleniyor. Her hafta sonu, şehrin merkezi sokaklarında yerli ve yabancı müzisyenlerin canlı performanslarını duyabilir, yerel yemeklerin ve şarapların tadına bakabilirsiniz. Temmuz ayının sonunda, başka bir müzik festivali düzenleniyor ve bu kez mekan Anoia Köyü. Burada Balkan müziğini ve dansını kutluyorlar, katılımcılar arasında hem Yunan grupları hem de Bulgaristan, Sırbistan, Romanya ve Balkan Yarımadası’nın diğer ülkelerinden gelenler var.
Girit’teki en muhteşem karnavallardan biri (Paskalya tarihine bağlı olarak) Şubat veya Mart aylarında düzenlenen Ekvatorlar. Festival en çok kutlanırken,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.