• BIST 9188.87
  • Altın 2921.713
  • Dolar 34.1733
  • Euro 37.8831
  • İzmir 36 °C
  • İstanbul 28 °C
  • Antalya 32 °C
  • Ankara 31 °C
  • Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ağustos 2024 66'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Temmuz 2024 65'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ağustos 2024 66'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Temmuz 2024 65'nci Sayısı Yayında 

LİBYA NOTLARI

KONUK YAZAR

02 Kasım 2011, sabah 05.45"de Atatürk Havalimanı"ndayım. TİM (Türkiye İhracatçılar Merkezi)"in organize ettiği, Ekonomi Bakanı Sn. Zafer Çağlayan"ın başkanlığındaki Libya Ticaret ve Müteahhitlik Heyeti ile bir günlük Trablus seferimiz var. Uçağımız saat 06.30"da kalkacak, 09.30"da Trablus"a inecek. Aynı gün 20.00"de Trablus"tan havalanıp, 22.45"te yeniden İstanbul"da olmayı umuyoruz. Havaalanında bu seyahati organize eden TİM Başkanı Sayın Mehmet Büyükekşi ile karşılaştım. Gece Hakkari"den gelmiş, şimdi Trablus, akşam bizimle dönüp yarın da Almanya"ya gidecekmiş.


“Allah (cc) yardımcın olsun Başkan” diyorum; “Bu kadar fazla uçmak ve stres bedene çok zarar, özellikle basınç farkından dolayı kulaklara…”


Bir sonraki uçuşunuzda siz de bir deneme yapın. Uçak havadayken bir pet su şişesini boşaltın ve kapağını kapatın; hava almasın. Uçak inişe geçerken o boş şişeyi gözlemleyin. Basınç farkından dolayı nasıl büzüştüğünü, üzerinden sanki kamyon geçmiş gibi yassılaştığını göreceksiniz. İşte vücudumuz, uçak her yükseldiğinde ve alçaldığında bu basınç farkına uyum göstermeye çalışıyor. Çok zorlarsanız da bozuluyor.


Benim içkulağım alarm vermeye başladı bile. Benzer sinyallerin Sn. Büyükekşi"de de olduğunu biliyorum. Hatta bir ara Sn. Cumhurbaşkanımız da sık uçmaktan dolayı kulağından rahatsızlanmıştı diye hatırlıyorum...


277 KİŞİLİK GÜÇLÜ ÇIKARTMA

Uçağımızda yaklaşık 135 işadamı var. İkinci uçak Ankara"dan kalkıyor. O da Sayın Bakan ile birlikte 142 işadamı ve bürokratı getiriyor. Böylece 277 kişilik güçlü bir Türk heyeti oluyoruz.


Heyette hem Libya ile iş yapan müteahhitler hem de yeni çıkabilecek fırsatları değerlendirmek isteyen işadamları var. Ekonomi basınından gazeteciler de bize eşlik ediyor. Resmi görüşmelerin en önemli gündem maddeleri, Libya"da yaşanan olaylar neticesinde firmaların alacakları, uğradıkları zararların tazmini ve mevcut mukavelelerin geleceği.


Libya"daki devlet çarkları yeniden inşa edildiğinden dolayı, bizim en kısa zamanda karşımıza bir muhatap oluşturmamız lazım.


Libya"nın 2010 yılı ihracatı 47 milyar dolar, ithalatı da 19 milyar dolar. İhracatının neredeyse hepsi petrol ve petrol ürünleri.


2007"ye kadar Libya"dan petrol ithal ettik ve bu ülke ile dış ticarette hep açık verdik. O tarihten sonra petrol ithalatında Libya yerine Rusya ve İran"ı tercih ettiğimizden dolayı, dış ticaret dengemiz fazla vermeye başladı. 2010 yılında Libya"ya 2 milyar dolarlık mal satıp, 400 milyon dolarlık mal aldık. Biz genelde bu ülkeye demir-çelik ve inşaat malzemesi satıp, petrol ve petrol ürünleri alıyoruz.


Zaten Libya, dünyanın 18"inci, Afrika"nın ise 4"üncü büyük petrol üreticisi. Petrol rezervi açısından ise Afrika birincisi!


ASIL İŞİMİZ MÜTEAHHİTLİK

Bizim Libya ile asıl işimiz müteahhitlik. Türkiye bu sektörde Libya"da birinci sırada. Rakiplerimiz ise İtalya, Brezilya ve Çin. Tabii şimdi bu yeni hükümetle durumumuz ve sıralamamız ne olacak belli değil. Şu ana kadar gözlemlenen, yeni yönetimin de bizlere sıcak baktığı yönünde.


Türkiye, Libya müteahhitlik pazarına 1972 yılında girdi. O günden bugüne 27 milyar dolarlık proje üstlendik. Bugün itibarı ile Türk vatandaşlarının Libya bankalarında 100 milyon dolarlık parası, Libya toprağında 950 milyon dolar değerinde mal varlığı ve Libya devletinden de 1.4 milyar dolar alacağı var.


Libya talihsiz bir ülke. Petrol fiyatları yükselince, Libya"nın kişi başına düşen geliri 2010 yılında 48 bin 800 dolar oldu, neredeyse Türkiye"nin iki katı! Ama bu sadece kağıt üzerinde. Bu gelir adaletli bir şekilde dağıtılmadığından dolayı, halkı hak etmediği bir şekilde yaşıyor. Görüntüleri TV"lerde izlediniz. İşsizlik oranının yüzde 30 civarında olduğu tahmin ediliyor. Öte yandan nitelikli eleman olmadığından dolayı bir milyon yabancı işçi var.


ÖZGÜRLÜĞÜ OLMAYAN ÜLKENİN FAKİR VE PERİŞAN HALKI

Ülkede üretim neredeyse yok. Her ürünü ithal ediyorlar. Özel sektör de pek yok. Firmaların hemen hepsi kamu firmaları. Dolayısı ile asıl önemli olan, bir ülkenin milli gelirinin ne kadar olduğu değil. Önemli olan bu kazancın hakça tüm vatandaşlara pay edilip edilmediği. İnsanların, başta teşebbüs özgürlüğü, yani ekonomik özgürlük olmak üzere tüm insani haklara ve özgürlüklere sahip olup olmadığı…


Zaten özgürlükler bir bütün. Bir ülkede insanlar ne kadar özgür olursa, ülke ne kadar demokratik olursa, o ülke gerçek anlamda o kadar da zengin oluyor, halkı refah içinde yaşıyor. Çünkü zenginlik tabana yayılıyor. Eğer bir ülkede özgürlük yoksa, kağıt üzerinde o ülke zengin gözükse bile, aslında halkı fakir ve perişan. İşte o yüzden siyaset ve ekonomi birbirinden ayrılamıyor, o yüzden teşebbüs hürriyeti, güçlü bir özel sektör, kalkınmış bir ülkenin ilk şartı.

 

Sn Büyükekşi, Sn Aydın ve Ekonomi Bakanı Sn. Şamiya


Büyükelçimiz, Sn Ali Kemal Aydın, Trablus"un UGK (Ulusal Geçiş Konseyi) tarafından ele geçirilmesinden hemen sonra buraya gelmiş. Kendisi, ülkeye ilk gelen yabancı büyükelçi. Tunus üzerinden bin kilometre karayolunu araçla geçerek Trablus"a ulaşmış. Trablus havaalanında Sn. Çağlayan"ı beklerken bize bu yolculuğun hikayesini anlattı. Dinlerken, Hollywood bundan sıkı bir aksiyon filmi çıkarırdı diye düşündüm.


YENİ BAŞBAKAN AMERİKA"DAN GELEN BİR PROFESÖR

Kaddafi"nin öldürüldüğü  tarih 20 Ekim. 23 Ekim de Libya"nın Kurtuluş Bayramı ilan edilmiş. Kaddafi öldürülür öldürülmez 52 kişilik UGK (Ulusal Geçiş Konseyi) kendi arasında gizli oyla bir başbakan seçmiş. UGK"nın pek çok üyesi Libya dışında yaşayan muhalifler. Seneler sonra ülkelerine dönmüşler. Başbakanlığa seçilen Abdurrahim El Kib de böyle biri. Kendisi profesör ve elektrik mühendisi. Tam 30 yıldır ABD"de yaşıyor ve ders veriyormuş. Şimdi de Libya"nın başbakanı olmuş.


PET ŞİŞE ÜZERİNDE BİLE BAYRAK VAR

Havaalanından şehre giderken otomobilin camından etrafı seyrettim. Trablus"ta öyle bombalanmış, yanmış yıkılmış bir şehir havası yok. Olup biteni bilmeseniz, normal bir şehir bile sanabilirsiniz. Fakat biraz dikkatli bakınca, yer yer yıkılmış duvarlar, duvarların ardında bombalanmış, çökmüş bina iskeletlerini fark ediyorsunuz. Trablus"ta eski rejime ait yerler, genelde yüksel duvarlarla çevrili bahçeler içerisindeki binalarmış. Bu yüzden NATO bombardımanına kolayca hedef olmuşlar. Diğer sivil binalar çok fazla hasar görmemiş. Trablus"ta dikkat çeken diğer bir özellik ise bayrak bolluğu. Yeni ay-yıldızlı Libya bayrağı her yerde, gönderlerde, çıkartma şeklinde arabaların plakalarında, duvarlarda. Hatta pet şişede su üreten bir firma bile markasının yanına kocaman bir yeni Libya bayrağı yerleştirmiş.
ÜRETİM DURMUŞ İHRACAAT GELECEK VAAT EDİYOR

Ticari açıdan şu an en büyük sıkıntı muhatap kurumların henüz oluşmaması ve bankacılık sisteminin çalışmaması. Fakat elbette belirsizlik risklerle beraber fırsatları da barındırıyor. İlk gelenlerin gerek kazanç, gerek ise pazar hakimiyeti açısından büyük fırsatlar yakalayacağı muhakkak. Müteahhitlik alanında yeni hükümetin ciddi bir imar hareketine başlayacağı da kesin. Aynı şekilde, Libya"nın zaten çok sınırlı olan üretimi de neredeyse tamamen durmuş olduğundan, ihracat açısından da ülke gelecek vaat ediyor.

Sn. Çağlayan liderliğindeki resmi heyetin ilk toplantısı UGK Başkanı Mustafa Abdulcelil ile şehrin biraz dışındaki "İslam Çağrı Cemiyeti"nin dev kampüsünde yapıldı. Hissettiğim kadarı ile, Trablus"taki resmi binaların çoğu hasarlı olduğundan Sn. Abdulcelil bizleri burada kabul etmeyi tercih etti. Türk-Libya İş Forumu ise Türkler"in yapıp işlettiği Trablus"un en güzel oteli olan Rixos Otel"de gerçekleşti.

SEYFÜLİSLAM"IN MEYDAN OKUDUĞU YERDE
KARIŞIK DUYGULAR İÇİNDEYİM

Otel girişini görünce, gözümün önüne birden Trablus kuşatmasının son günlerinde internette izlediğim bir video geldi. Tam benim o durduğum noktada, otelin girişindeki Rixos yazısının önünde, Kaddafi"nin oğlu Seyfülislam, Batılı gazetecilerle konuşuyordu. Savaşın son günleriydi, Trablus kuşatma altındaydı. Seyfülislam, “Zafer bizim, hepsini ezeceğiz” dedikten sonra birkaç adım ilerideki cipine tek başına yürüyor ve biniyordu. Şimdi kendisiyle aynı noktada olmak beni değişik duygulara götürdü. Daha birkaç ay evvelsinin o gururlu, neredeyse ülkenin tek sahibi olan adamı acaba şimdi ne halde?Başta Kaddafi olmak üzere tüm ailesi zaferlerinden emindi. Çünkü geçmişte gerek Batı"nın gerekse çevrelerinin kendilerine gösterdikleri saygıyı, belki de sevgiyi gerçek sandılar. O politikacıların kendilerini her koşulda destekleyeceklerini düşündüler. Halbuki o yakınlık kendilerine değil, aynen o meşhur "Ye Kürküm Ye" diyen Nasrettin Hoca fıkrasında olduğu gibi güçlerine, imkanlarınaydı.

SİYASETTE “KRAL ÖLDÜ YAŞASIN KRAL” GERÇEĞİ

Hiçbir siyasinin kendisine gösterilen sevgi, saygı ve bağlılığı koşulsuz gerçek zannetmemesi gerektiğini bir defa daha anladım. Evet, belki bir kısım insan liderine samimiyetle bağlıdır. Ama büyük çoğunluk, lider tökezler tökezlemez yani güç el değiştirir değiştirmez “Kral öldü, yaşasın kral” diye bağıracak kişilerdir.   

Türk – Libya İş Forumu, Libya Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği Başkanı İdris Abdulhadi Bey"in konuşması ile başladı. Duygusal bir konuşma yaptı İdris Bey. Sözlerine, 17 Şubat Devrimi"ndeki desteklerinden dolayı Türk halkına teşekkür ederek başladı. Konuşmasının sonunda da, “İslam dünyasının lideri olması için Türkiye"ye desteğimizi sürdüreceğiz” dedi. Kendisini ve hükümetin yeni kadrolarını hiç tanımadığımdan dolayı bu vurguyu neden yaptığını tam olarak anlayamadım. Gelecek günler bizlere bu insanların dünyayı okuyuşlarını daha iyi anlama fırsatı verecektir diye düşünüyorum.

LİBYA BAĞIMSIZLIĞINI İLK OLARAK İSTANBUL"DA İLAN ETMİŞ

Libya Ekonomi Bakanı Abdullah Şamiya"nın konuşması bana biraz uzun geldi. Bu tip konuşmaları yeni yeni yapmaya başladığı, konudan konuya atlamasından belli oluyordu. O da konuşmasına, Türkiye"ye teşekkür ederek başladı. “Bingazi"ye insani yardım gönderdiniz, yaralılarımızı aldınız ve bize ilk kredi açan ülke siz oldunuz” dedi. Bilmediğim çok ilginç bir olayı da anlattı; Libya, bağımsızlığını ilk olarak İstanbul"da 45 ülkenin temsil edildiği bir konferansta ilan etmiş. UGK"nın Libya temsilcisi olarak kabul edildiği ilk uluslararası etkinlik İstanbul"daki bu toplantıymış.

Şamiya, Libya"nın ekonomisi hakkında da bilgi verdi. 70"lerin başında özel sektörleri varmış, ama Kaddafi"nin başa gelmesiyle sosyalist bir ekonomi anlayışı benimsenmiş. Kamu kuruluşlarına önem verilmiş ve özel sektör hiç kalmamış. Fakat bu kamu kuruluşlarında hep yolsuzluklar olmuş. Şamiya Kaddafi yönetiminde de Libya"ya hiçbir şey yapılmadığını iddia etti. Sözlerini, “Libya özel sektörü ve yabancı yatırımcılar Libya"nın kalkınmasının motoru olsun, biz yabancı yatırımcılara gerekli tüm kolaylık ve korumaları göstereceğiz” diyerek bitirdi. Ayrıca Türkler"in oynayacağı rolün çok önemli olduğunu, çünkü Libya ile Türkiye"nin ahlaki, tarihi ve İslamî bağlara birbirlerine bağlı olduğunu ekledi.


Sn. Zafer Çağlayan kısa ama duygusal bir konuşma yaptı. Çok da alkış aldı:“Afrika katısını iliklerine kadar sömürenler bugün Türkiye"den rol çalmaya uğraşıyorlar. Bizler Osmanlı"nın torunuyuz. Avrupa ülkelerine sesleniyorum, eğer iddia ettiğiniz gibi demokratikseniz, kendi ülkelerinizde tuttuğunuz Libya"nın paralarını teslim ediniz!”

ULUSLARARASI SİYASET ÇOK ACIMASIZ

Konuşmaları dinlerken tuhaf bir duyguya kapıldım. Siyaset, özellikle uluslararası siyaset çok acımasız. Kaddafi daha birkaç ay öncesine kadar İngiliz, Fransız, İtalyan politikacılar başta olmak üzere birçok ülke yönetimi tarafından büyük hüsnü kabul görüyordu. Roma ve Paris ziyaretlerinin ihtişamı, oralarda nasıl sıcak karşılandığı hala gözümün önünde. Ama işte o aynı politikacılar Kaddafi"nin üzerine bomba yağdırmakta bir an bile tereddüt etmediler…


HAREKATTA BİZİ DESTEKLEYEN KADDAFİ"YDİ

Gerçi Türkiye olarak bizim elimizde hiçbir Libyalı"nın kanı yok. Gene de olayların hızı karşısında hadiseleri içselleştirmede biraz zorlanıyorum. 1974 Kıbrıs Harekatı"nda tüm dünya bizim karşımızdayken, bize destek veren Kaddafi rejimiydi. Gene aynı şekilde Türk müteahhitlik sektörünün bu güne gelmesinde en önemli pay Kaddafi rejiminin Türk müteahhitlere verdiği işlerdir. Bu devrim sonuçta Libya halkının kendi iç meselesidir. Libyalılar Kaddafi"yi devirdiler ve yeni bir hükümet kurdular. Biz de tüm dünya gibi kendilerini tanıdık ve milli menfaatlerimiz doğrultusunda yeni rejim ile işbirliği yapıyoruz.


Umuyorum ki, gelecek hem Libya hem de Türk milletleri için geçmişten çok daha parlak olur. Yeni yönetim inşallah Libya"yı, halkın menfaatleri doğrultusunda, eski yönetimden daha iyi yönetir. Libya da medeni dünyadaki demokratik ülkeler arasında yerini alır.


Türk-Libya İş Forumu bitince, Libya Odalar Birliği Başkanı, Trablus Oda Başkanı ve Misrata Oda Başkanı ile TOBB Başkan Yardımcısı sıfatımla toplantılar yaptım. Hepsini bize karşı çok sıcak ve Türkiye ile iş yapmaya pek hevesli gördüm.


LİBYA"NIN GELECEĞİNDE VAR OLABİLMEK İÇİN

Libya"ya teşebbüs özgürlüğünün gelmesi, Libya"da özel sektörün yavaş yavaş palazlanması anlamına geliyor. Bugüne kadar Libya"da bir özel sektörden bahsetmek zordu. Olanlar ya çok küçük ya da devlet şirketlerinin bir uzantısıydı. Şimdi yeni yeni oluşmaya başlayan bu özel sektörle kuracağımız erken ilişkiler, bizlerin Libya"da gelecekte de güçlü bir şekilde var olmamız demek.


TÜRKİYE AĞABEYLİK YAPABİLİR

Libya"da sadece hükümet değişmedi, rejim de değişti. Şimdi yeni anayasa yapacaklar, yeni kanunlar geçirecekler, yeni kurumlar oluşturacaklar. Örneğin bugüne kadar Libya"da bir belediye sistemi yoktu. Belki de sıfırdan belediyeleri kuracaklar. İşte bu noktada ben Türkiye"nin Libya"ya devlet tecrübelerini aktarabileceğini, yeni kurulacak bu rejime ağabeylik yapabileceğini düşünüyorum. İş alemi açısından da özellikle Misrata ve Bingazi şehirleri öne çıkacak gibi gözüküyor.


MODERN HAYAT ÖZLEMİNDE TÜRK DİZİLERİNİN PAYI

Daha sonra, dönüş için havaalanına gitmeden, Rixos Oteli"nin yöneticileri ile sohbet etme imkanım da oldu. Bana mal tedarikindeki zorluklardan dolayı, çarşı pazarda fiyatların neredeyse yüzde 70 mertebesinde arttığını söylediler. Ama bunun geçici olduğu fikrindeler. Ayrıca, Libya"da devrimden önce de pek fazla fakir insan olmadığını, devrimin ekonomik nedenlerden çıkmadığını düşünüyorlar. Onlara göre asıl sebep, değişik kabilelerin yönetimde söz sahibi olma talebi. Ayrıca diğer önemli bir unsur da, internet ve TV ile körüklenen ki bunda Türk dizilerinin de payı olduğunu söylediler; modern hayata duyulan özlem.


Trablus sokaklarında eli silahlı, her yaştan milisleri görmek mümkün. Şimdi barış sağlandığına göre, bu silahların nasıl toplanacağı önemli bir sorun gibi gözüküyor. Libya Başbakanı El Kib, Sn. Çağlayan ile görüşmeye otele geldiğinde yanında koruma olarak her üniforma, her yaş ve her tıraştan milisler vardı. Bu milis teşkilatından tekrar düzenli orduya geçmek çok da kolay olmayabilir.

BİZDEN TALEPLERİ VAR

Ülkede ve hükümette ciddi bir nakit sıkıntısı var. Şu an Libya"ya döviz kazandırabilecek hiçbir aktivite yok. Buna karşın Batı ülkelerindeki bankalarda 170 milyar USD paraları varmış. Şu an tüm uğraşları bu paraları geri alabilmek için. Sanırım Batılı ülkeler de bu paraları vermek için Libya hükümetinden çeşitli ayrıcalıklar istiyorlar.


Libyalılar"ın sağlıktan enerjiye kadar bizden birçok talepleri var. Bu taleplerin ne kadarını karşılayacağımızı ve Libyalılar"ın bizim isteklerimizin ne kadarına cevap verebileceklerini önümüzdeki günler gösterecek. Ama ne olursa olsun unutmamalıyız ki, Libya tarihi bir dönemeçten geçiyor ve bizim bugünlerdeki tutumumuz yarınki Türk – Libya ilişkilerinde son derece belirleyici olacak.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 216 481 51 21