• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • İzmir 36 °C
  • İstanbul 28 °C
  • Antalya 30 °C
  • Ankara 28 °C
  • Turizmin Sesi Dergimizin Haziran 2024 64'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Mayıs 2024 sayısı çıktı
  • Turizmin Sesi Dergimizin Nisan 2024 62'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Haziran 2024 64'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Mayıs 2024 sayısı çıktı
  • Turizmin Sesi Dergimizin Nisan 2024 62'nci Sayısı Yayında 

DÜNYA TARİHİNDE SİVAS

Orhan DELİPINAR

Sivas Dünya tarihine yön veren nadir şehirlerden birisi olmuştur. Bu konuyu başlıklar halinde ele alacağım; Öncelikle erken Hıristiyanlık döneminde Sivas İli Divriği İlçesinde yaşayan Pavlikan’lar dan başlamak istiyorum. Temel felsefeleri bir lokma bir hırka olan kanaatkâr bu grup Divriği başkent olmak üzere bir devlet kurup çevre ilçeleri de içine alan bir alanda yaşamışlardır. Tanrı ile insan arasında aracı olmaz demişler, Vatikanı ve Papa’yı ret etmişlerdir. Bu gün Divriği Kalesinin karşısında olan Kes Doğan adıyla andığımız kaleyi kendilerine ibadet merkezi yapmışlardır. Kes Doğan kalesinde kendilerine inançları doğrultusunda bir İncil yazdıkları ve İznik Konsülüne sunulan 300 İncil’den birinin bu olduğu rivayet edilir. Protestan’lığın temelinin de bunlara dayandığı söylenir. Zaman içerisinde çok fazla güç kazanan bu topluluk batıda Adapazarı ve İzmit sınırlarına, İzmir ve çevresine kadar seferler düzenleyerek hem inançlarını yaymış hem de ganimetler toplamışlardır. 

Pavlikan’ların aşırı güç toplamasından rahatsız olan Bizans İznik Konsülünden de destek ordu alarak Pavlikan’ların üzerine yürümüş ve yapılan ilk savaşıda Pavlikan’lar kazanmış, fakat tekrar ordularını toparlayan Bizans ve İznik konsülü ikinci savaşı kazanmıştır. Savaşlar sonrasında yenilen Pavlikan’ların bir kısmı doğuya sürülmüş, bir kısmı da batıya Bulgaristan’a sürülmüştür. 

Bulgaristan’a sürülen bu grup buradan balkanlara yayılmışlar ve Begonviller olarak adlandırılmışlardır. Daha batıya gidenler ise Almanya’da ve Fransa’da Albigenleri oluşturmuşlardır. Fransa’da Toulus bölgesinde günümüzde hala varlıklarını sürdürmektedirler.  Balkanlarda da Vatikan’a tabii olmayan bu grupların Krallıklarına el konulmuş, şehirleri ve kaleleri yağmalanmış, cadı avları başlatılmış, Engizisyon mahkemelerinde yargılanmışlardır. Papalık sürekli bunları yağmalamak için seferler düzenlemiş, ilk haçlı seferleri bunlara yapılmış, sadece bunlarla kalmayıp bunlardan kız alınmaz, bunlara kız verilmez, bunların kestiği yenilmez diye söylentiler çıkararak aforoz etmişlerdir. Özellikle kadınlara daha ağır işkenceler uygulamışlar, kadının içine şeytan girdi diyerek sandalyeye bağlayarak suya atmışlar kadın boğularak ölürse “tüh” suçsuzmuş demişler. Eğer kadın yaşıyorsa içinde şeytan var diyerek öldürmüşlerdir. Yani kadına yaşama şansı vermemişlerdir.     

Bu bölümde doğuya ve batıya gidenler ile 1071 Malazgirt savaşı arasındaki bağlantıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Doğuya göç edenler Selçuklularla karşılaşıyorlar. Burada kendilerine hiçbir baskı ve zulüm uygulanmıyor. Dinlerine, dillerine örf adetlerin saygı duyularak birlikte sorunsuz yaşarlar. Selçuklu ile Bizans savaşacağı zaman ordular toparlanmaya başlar. Doğuda Selçuklu orduları içinde Pavlikan’lar yer alır. Batıda ise Bizans balkanlardaki Begonvillerden de asker toplar. 

Savaş için ordular Malazgirt’te toplanıp savaş düzeni almaya hazırlanırken her iki ordudaki bu gruplar bir şekilde temasa geçerler. Birbirlerini bulunca durumlarını konuşurlar. Doğudakiler nasıl güzel karşılanıp kabullenildiklerini anlatırken, batıdakilerde ise gördükleri zulmü anlatırlar. Ve batıdakiler Selçuklu saflarına katılırlar. Böylece Alparslan’ın Ordusu kendinden kalabalık olan Romenos Diogenes’in ordularını yenerek hem dünya tarihini değiştirirler hem de Anadolu’nun kapıları açılmış olurlar.

Hırvatistan’ın Dubrovnik kentine gidenler bilir; bu şehrin koruyucusu Aziz Vlas “Sabesteli Vlas” olarak bilinir. Sabeste o devirdeki Sivas’ın adıdır. 

Anlatılan hikaye şöyledir; Venedik donanması Dubvornik’i işgal ve talan etmek için gelmektedir. Aziz Vlas bu saldırıyı şehrin yöneticisinin rüyasına girerek şu şekilde bildirir; “kalk-kalk ne uyuyorsun Venedik donanması geliyor şehrini talan edecekler.” Uykudan uyanan yönetici bakar ki Venedik Donanaması geliyor, askerlere gerekli tedbirleri aldırarak şehri işgalden kurtarır. Aziz Vlas yaşarken Dubrovnik’i görmemiştir. Ölümünden sonraki tarihlerde adına bir kilise yapılmış ve cenazesi de buraya getirilmiştir. Bir de şöyle bir olay yaşadık bir dondurmacıya girdik dondurma sipariş ettik. Dondurmaları aldık konuşurken Sivaslı olduğumuzu öğrenince bizden dondurma parası almadılar. Tabi şaşırdık. Sonradan öğrendik ki Pandemi dönemi hariç hiçbir zaman Sivaslılardan para almayarak Sivas’a ve Sivaslılara hem ahde vefa hem de saygı ve hürmetlerini sunuyorlar.  

Sivas ve Sivaslılar tarihe müdahaleye ara vermeden devam ediyorlar. Yıldırım Beyazıt ile Timur Ankara’da savaşa tutuşur. Bu savaşta Yıldırım Beyazıt yenilir ve esir düşer. Osmanlı’da yenilgi sonrası taht kavgaları ve şehzade savaşları başlar. Osmanlı devleti yaklaşık on yıl süren fetret devri olarak adlandırılan bu kargaşa dönemde dağıldı dağılacak hale gelir. 

Bu süreçte Çelebi Mehmet Türkmenlerden oluşan ve kervan yolları üzerinde olduğu için de zengin olan Sivas’a gelir. Buradaki Türkmen beyleri ile görüşüp maddi ve askeri desteklerini alarak birliği sağlar. Bu sebepten Sivas Osmanlının ikinci kez kurulduğu ve imparatorluğa döndüğü şehir olarak bilinir.Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanlar ve Avrupa’daki ilerleyişinde de önemli rol oynayan Sivas kökenli bu gruplar batının baskı ve zulümlerinden bıkmış olmanın verdiği zorluklar ve bunalımdan kurtuluş yolu olarak Osmanlı ile yaşamayı tercih etmişlerdir. Osmanlı da bu gruplara yönelik politikalar uygulayarak bunların gönlünü kazanmış ve çok büyük zorluklar yaşamadan bu bölgelerde hâkimiyeti sağlamıştır.     

Birinci Dünya savaşından sonra dağılan Osmanlı imparatorluğu tamamen teslim oldu, silahlarına el konuldu, orduları dağıtıldı. Uzun süren ve peş peşe gelen savaşlar neticesinde erkek nüfus kalmayacak kadar azaldı, halk fakirleşti, yıllarca dost bilip güvendiklerimiz de hıyanet ve ihanet yarışına girdiler. Bu şartlarda, geldikleri gibi gidecekler diyen Mustafa Kemal İstanbul’dan 19 Mayıs 1919 da Samsun’a hareket ederek tüm yokluklar ve zorlukları aşa-aşa Merzifon, Amasya, Erzurum kongrelerini yapmış nihayetinde Sivas’a gelerek Sivas kongresinde Cumhuriyeti kurmanın temellerini atmış ve Sivas’ımız da 108 gün yaşamıştır. Ne mutlu bize ki Selçuklu’ya Anadolu’nun kapılarını açan, Osmanlıya İmparatorluk kurduran kentimiz Türk’e de 100. Yılını kutladığımız Cumhuriyeti kurdurmuştur. Hepimiz Sebastiyan kelimesini duymuşuz dur. Manası ise Sivaslı dır. Bu bilgileri öğrendikçe bir Sivaslı olarak daha başı dik ve gururlu dolaşmaya başladım.  

Sevgili okurlarım bu yazıyı yazarken gözden kaçan ya da farkında olmadan eksik bıraktığım hususlar mutlaka vardır affola.
                                                 

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 216 481 51 21