Antalya, hem tarihi hem de doğal güzellikleriyle Türkiye'nin en popüler turizm merkezlerinden biri. Akdeniz'in masmavi sularında yüzmek, Toros Dağları'nın zirvelerinde kar keyfi yapmak, antik kentleri ve müzeleri gezmek, yöresel lezzetleri tatmak isteyenler için Antalya'da yapılacak çok şey var. Ben de bu yazımda sizlere Antalya'da kültür turu yapmanın nasıl bir deneyim olduğunu anlatmak istiyorum.
Antalya kıyısında yüz dağında kar keyfi
Bölgeyi gezmek için havaların en müsait olduğu ilkbahar mevsiminde, bu kısa yolculuğu öncelikle Akdeniz Bölgesi'nin üç önemli müzesini keşfetmek için planladık: Antik Perge Kenti'nin harika mermer heykellerini barındıran Antalya Arkeoloji müzesi; "Antik Likya Birliği"nin uygarlıklarına ışık tutan Likya Uygarlıkları Müzesi ve İ.Ö 5. Yüzyıla tarihlenen Elmalı Definesi' ne ait imitasyon örneklerin ve çevre höyük kazılarında elde edilen bir çok eserin sergilendiği Elmalı Müzesi; Bu harika müzelerin yanında Perge, Termessos, Arykanda, Myra ve Faselis Antik Kentleri'ni de keşfedeceğiniz bu gezide, bağlar, şarap, balık gibi bir çok gastronomik ögeyi de programımıza dahil ettik. Yani, kuru kuruya bir kültür gezisi olmayacak: Antik eserlerin ve çevresel güzelliklerin yanında, yöresel mutfağın lezzetlerinide birlikte tanıma imkanı bulacaksınız...
Bu turda ilk durağımız Antalya Arkeoloji Müzesi oldu
Burada Perge Antik Kenti'nden getirilen muhteşem mermer heykelleri gördük. Bunlar arasında en dikkat çekenler Herakles'in 12 işini anlatan kabartmalar, Roma İmparatorları'nın büstleri ve Afrodit heykeliydi. Müzede ayrıca Helenistik, Roma, Bizans ve Selçuklu dönemlerine ait eserler de sergileniyor. Müzenin bahçesinde ise antik dönemden kalma lahitler, sütun başlıkları ve mozaikler yer alıyor.
Müzeden sonra Perge Antik Kenti'ne gittik
Burası Pamfilya Bölgesi'nin en önemli kentlerinden biriydi. Kentte görülecek yerler arasında tiyatro, stadyum, agora, hamam, sütunlu cadde ve kapılar bulunuyor. Perge'de en çok etkilendiğim yer ise Hellenistik Dönem'e ait olan su kemerleri oldu. Bu kemerler sayesinde kente 15 km uzaklıktaki kaynaklardan su getiriliyordu.
Perge'den sonra Likya Uygarlıkları Müzesi'ne gittik
Burası Antalya'nın en yeni müzelerinden biri. Müzede Likya Bölgesi'nde yaşamış olan antik uygarlıklara ait eserler sergileniyor. Bunlar arasında en ilginç olanlar ise Likya dilinde yazılmış olan steller, mezar taşları ve sikke koleksiyonu oldu. Müzede ayrıca Likya'nın ünlü kaya mezarlarından birinin birebir kopyası da yer alıyor.
Likya Uygarlıkları Müzesi'nden sonra Elmalı Müzesi'ne gittik
Burası Antalya'nın en küçük ama en değerli müzelerinden biri. Müzede İ.Ö 5. Yüzyıla tarihlenen Elmalı Definesi'ne ait imitasyon örnekler sergileniyor. Bu define, 1984 yılında Elmalı ilçesinde bir çiftçi tarafından bulunmuştu. Define, 1904 adet altın sikke, 14 adet gümüş sikke ve 6 adet altın kolyeden oluşuyordu. Bu sikkelerin üzerinde Likya, Pers, Makedonya ve Yunan uygarlıklarına ait figürler ve yazılar vardı. Define, Türkiye'nin en büyük altın sikke koleksiyonuydu. Ancak define kaçakçıları tarafından yurtdışına kaçırılmıştı. Türk hükümeti uzun yıllar süren hukuk mücadelesi sonucunda defineyi geri getirmeyi başarmıştı. Ancak define şu anda güvenlik nedeniyle sergilenmiyor. Onun yerine müzede imitasyon örnekleri görülebiliyor.
Müzeden sonra Elmalı ilçesinin merkezinde bir mola verdik
Burada yöresel lezzetlerden olan Elmalı Pidesi'ni ve Elmalı Yoğurdu'nu tatma fırsatı bulduk. Elmalı Pidesi, içine peynir, et veya patates konulan hamur işiydi. Elmalı Yoğurdu ise sütün kaynatılmasıyla elde edilen yoğurt mayasıyla yapılan yoğurttu. Bu yoğurt hem çok lezzetli hem de çok sağlıklıydı.
Elmalı'dan sonra Termessos Antik Kenti'ne gittik
Burası Toros Dağları'nın eteklerinde kurulmuş olan bir dağ kentiydi. Kentin en önemli özelliği, hiçbir zaman fethedilememiş olmasıydı. Kentte görülecek yerler arasında tiyatro, agora, odeon, gymnasium, nekropol ve su kemerleri bulunuyor. Termessos'ta en çok beğendiğim yer ise tiyatro oldu. Bu tiyatro, dağın yamacına oyularak yapılmıştı. Tiyatronun manzarası ise muhteşemdi.
Termessos'tan sonra Kibyra Antik Kenti'ne gittik
Burası Likya Bölgesi'nin en büyük kentlerinden biriydi. Kentte görülecek yerler arasında tiyatro, stadyum, odeon, agora, hamam ve sütunlu cadde bulunuyor. Kibyra'da en çok ilgimi çeken yer ise stadyum oldu. Bu stadyum, 30 bin kişilik kapasitesiyle Anadolu'nun en büyük stadyumlarından biriydi.
Kibyra'dan sonra Arykanda Antik Kenti'ne gittik
Burası da Toros Dağları'nın eteklerinde kurulmuş olan bir dağ kentiydi. Kentte görülecek yerler arasında tiyatro, odeon, stadyum, agora, hamam ve nekropol bulunuyor. Arykanda'da en çok hoşuma giden yer ise nekropol oldu. Arykanda'nın nekropolü, kentin güneybatısında, yamaç boyunca uzanmaktadır. Burada çok sayıda mezar, lahit, sarkofaj ve anıt bulunmaktadır. Bu mezarlar, Likya uygarlığının inançları, gelenekleri ve sanat anlayışı hakkında ipuçları vermektedir. Nekropolde gezinirken, antik insanların yaşamlarına, ölümlerine ve ölümden sonraki hayata dair fikirler edindim. Bazı mezarlar çok sade ve mütevazı iken, bazıları ise çok görkemli ve süslüydü. Bazı mezarların üzerinde ölen kişinin adı, mesleği, ailesi ve hayat hikayesi yazılıydı. Bazı mezarların yanında ise hayvan figürleri, silahlar, takılar ve diğer eşyalar vardı. Bu eşyaların ölen kişiye ölümden sonraki yaşamda eşlik etmesi için konulduğunu düşündüm.
Nekropolün en ilginç bölümü ise kaya mezarlarıydı. Bu mezarlar, kayalara oyularak yapılmıştı. Bazıları tek katlı iken, bazıları ise iki veya üç katlıydı. Her katta birden fazla oda vardı. Bu odalarda ölen kişilerin cesetleri veya külleri konuluyordu. Kaya mezarlarının girişleri ise tapınak şeklinde tasarlanmıştı. Bazı girişlerde sütunlar, frizler ve kabartmalar vardı. Bu kabartmalarda tanrılar, tanrıçalar, mitolojik sahneler ve hayvanlar resmedilmişti. Arykanda'nın nekropolü, beni hem etkiledi hem de düşündürdü. Antik insanların ölüm karşısındaki tutumları, günümüz insanlarından çok farklı değildi. Onlar da sevdiklerini kaybettiklerinde üzülüyor, onları anmak için mezarlar yapıyor ve onlara ölümden sonraki yaşamda iyi olmalarını diliyorlardı. Onların inançları ve gelenekleri belki değişmiş olabilir ama onların duyguları ve umutları hep aynı kalmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.