• BIST 9188.87
  • Altın 2921.713
  • Dolar 34.1733
  • Euro 37.8831
  • İzmir 36 °C
  • İstanbul 28 °C
  • Antalya 32 °C
  • Ankara 31 °C
  • Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ağustos 2024 66'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Temmuz 2024 65'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ağustos 2024 66'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Temmuz 2024 65'nci Sayısı Yayında 

SÖZDE TURİZM

BORA ÖZGEN


Turizm, en basit ifadeyle bir yer değiştirme hareketidir. Kişilerin sürekli ikamet ettikleri yerlerin dışına çıkarak, para kazanma amacı olmaksızın konaklama, yeme-içme, eğlenme vb faaliyetleri yerine getirmesi, bu sırada da turistik ürünlerden talep etmesi, yani para harcaması esasına dayanır.


WTO"nun, yani Dünya Turizm Örgütü"nün yaklaşık 50 sene evvelki tanımında, bir faaliyetin turizm olarak sayılabilmesi için kişilerin gittikleri yerde “en az 24 saat geçirmesi” ifadesi yer almasına karşın, zaman ve mesafe çok fazla bağlayıcı sayılmaz. Ancak yine de ABD ve Kanada gibi ülkelerde bir faaliyetin turizm sayılabilmesi için insanların sürekli yaşadıkları veya çalıştıkları yerden belirli bir mesafe, yaklaşık 40-80 mil uzağa gitmeleri gerekmektedir. Ancak bu tip uygulamalar, turizm verilerini düzenlemekten öteye gitmez.

Çünkü esasında turizm her yerde ve her zaman devam etmektedir. Yani Sivas Balıklı Kaplıca"ya Hollanda"dan gidilmesiyle İstanbul"dan veya Sivas içinden gidilmesi, elbette döviz girdisi, seyahatin türü, talep edilen turistik ürünler bakımından belirli farklılıklar taşımakla birlikte, her iki faaliyet de turizmdir. Ancak tabi halen daha ülkemizde turistin yurt dışından geleni makbuldür. Oysaki turizmin “can simidi” olan iç turizm, ülkemizde ilk defa 1991 yılındaki 1. Körfez Savaşı ile birlikte, tabiri caizse keşfedilmiştir. O zamandan beri de sektörün karanlık günlerinin kurtarıcısı olmuştur.


Dünyada özellikle 1970"lerden sonra gelişmeye başlayan turizm sektörü, 2007 yılında 898 milyon uluslararası turist hacmine ulaşmış ve toplam turizm gelirleri 700 milyar doları aşmıştır. Tüm dünyada 200 milyondan fazla insana istihdam olanağı yaratan sektörde, 2010 yılında 1 trilyon dolar, 2020 yılında ise yaklaşık 2 trilyon dolar gelir hedeflenmektedir.
Ülkemize dönecek olursak, ülkemizde turizmin gelişmeye başlaması 1980"lerden sonraya denk gelir. 15 yıl içinde çok hızlı bir gelişme göstererek uluslararası turizmde adından söz ettiren Türk turizmi, ne yazık ki 2000 yılından itibaren sendelemeye başlamıştır.

Yalnızca tanıtım yetersizliği ile açıklanamayacak olan bu gerileme, acilen uzun vadeli ve kalıcı çözümler geliştirilmezse, gelecek yıllarda da süreceğe benzemektedir. Çünkü bu durum, sanılanın aksine Irak Savaşı, Kuş Gribi, vb bahanelerden ziyade artık küresel güç haline gelmiş bulunan tur operatörlerinin küresel politikalarından kaynaklanmaktadır. Tesislerin özellikle kriz zamanlarında dayanmasını, ayakta kalmasını sağlayacak yeterli finansal güçten yoksun olması, yetersiz planlama ya da planlamama, düşük hizmet kalitesi, hızlı betonlaşma, belirli bir ülke imajının olmayışı, markalaşamama - özetle belirli bir turizm duruşunun olmayışı da bu tur operatörlerinin ekmeğine yağ sürmektedir. Neticede bugün geldiğimiz nokta 2.sınıf bir turizm ülkesi olma noktasıdır. Burada şunu da belirtmekte fayda var; rakamlar bugün yükselir, hiç ummadığımız bir anda ve hiç ummadığımız bir nedenden, 2-3 yıl sonra tekrar düşer. İşte bu nedenle turizmin sağlam temellere oturtulması, sağlıklı bir gelişim göstermesi şarttır.


Turizm sıradan bir sektör değildir. Bağımsız bir sektör hiç değildir. Deyim yerindeyse esen rüzgârdan etkilenir, buluttan nem kapar. Turizm faaliyetinde bulunan ülkenin siyasal, toplumsal, ekonomik durumu, tarihi, coğrafyası, sanatı, kültürü, komşularıyla ilişkileri, diğer ülkelerle etkileşimi, dünyadaki siyasal, ekonomik dengeler ve daha bir sürü faktörden etkilenir. Bu yönüyle de oldukça bağımlı bir araçtır. Çünkü bu sektörde, örneğin ülkenin herhangi bir yerindeki patlama, doğal bir felaket, hastalık, terör ya da ülke dışındaki gelişmeler, büyük tur operatörleri tarafından koz olarak kullanılır.

Böyle durumlarda tur operatörleri, zaten finansal sıkıntılar yaşayan konaklama tesislerini, rezervasyon iptalleri yoluyla daha düşük fiyatlar alabilmek için baskı altında tutar. Yani, Meksika"da bir kelebek kanat çırptığında, ülkemizdeki turistik tesisler fiyat düşürür, olmadı iflas eder ya da tesisler el değiştirir, tabiî ki yabancı tekellere doğru.
Bunun dışında, kültürel yozlaşma, kötü yapılaşma, betonlaşma, yerel halkın düşük ücretlerle istihdamı, turizmden elde edilen gelirlerin sızıntı, hatta akıntı şeklinde yabancı şirketlere akması gibi daha bir sürü olumsuz yanları bulunan turizmin, iyi değerlendirildiği takdirde bir ülke ekonomisine çok önemli katkıları olmaktadır.


Turizm gelirleri, ihracat etkisi yapmaktadır ve ödemeler bilançosunun dengeye gelmesinde önemli bir araçtır, istihdam yaratır –bugün ülkemizde 1.5 milyondan fazla insan geçimini turizmden sağlamaktadır-, doğal – tarihi - kültürel kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlar -yani kaynaklarımızı korumanın aslında en iyi yolu olabilir; çünkü hem koruma için finansman sağlar, hem de kullanma dengesi gözetir-, ülkenin imajını geliştirir, toplumlar arasında kaynaşma sağlar, uluslararası barışa katkı sağlar..


Dolayısıyla turizm, elimizdeki önemli bir araçtır. Bununla istersek yok ederiz, istersek de yoktan var ederiz. Önemli olan bizim turizmden ne beklediğimizdir. O halde öncelikle şu soruların yanıtlanması gerekmektedir:? Bir zamanlar Batının istediği gibi bu coğrafyanın bakkalı, kasabı, manavı yerine şimdi de oteli mi olacağız? Yoksa ülke imajıyla, kaliteli hizmet sunan tesisleri ve taşıma kapasitesine orantılı olarak gelişim göstermiş turizm merkezleriyle, uluslararası turizmde söz sahibi, hatta uluslararası turizme yön veren bir ülke mi olacağız?


Diğer gelişme araçlarını bir kenara bırakıp bütün şehirlerimizi turizm ile mi kalkındıracağız? Yoksa planlı bir şekilde, mümkünse bir ana plan doğrultusunda mı hareket edeceğiz?
3S dediğimiz deniz güneş kum turizmi mi yapacağız? Yoksa ürün çeşitlendirmesine giderek sağlık, kültür, kayak, golf, futbol, eko-turizm vb türleri de geliştirecek miyiz? Örneğin 3S"ten en az 2-3 kat fazla getirisi olan kongre turizmi gibi.


Turizmi kültürel, tarihi ve doğal kaynaklarımızı tüketmek için mi kullanacağız, yoksa yerli - yabancı kullanımını sağlamak ve gelecek kuşaklara aktarmak için mi?

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 216 481 51 21