Halfeti ile Rumkale"yi Fırat Böler içinden siyah gül çıkar
Urfa"nın Halfeti"si ile Gaziantep"in Rumkale"si. Aralarından akan Fırat"ın çizdiği sınırla bu gün farklı şehirlerin ilçeleri olsalar da tarihleri ve kaderleri bağlı iki komşu. İkisi de insanın yaşadığını ve yitirdiğini, yarattığını ve yok ettiğini gösteren, hissettiren mekanlar. Ya siyah gül? Halfeti"nin toprağından ayrıldığında rengini siyahtan kırmızıya çeviren siyah gül ne söylüyor dersiniz?
Urfa"nın Halfeti"si, büyük kısmı Birecik Barajı sularının altında kalan ilçelerinden biri, belki de en güzeli. Evleri ve bahçeleriyle, bahçelerindeki çiçekleriyle, iklimiyle, Urfa"dan, hatta Güneydoğu Anadolu"dan çok daha başka bir yer. Adeta, bir Akdeniz sahil kasabası. Hemen hemen üçte ikisi suyun altında. Suya direnen kısım bile gidenlere böyle hissettiriyor.
Bütün Halfeti evleri Fırat"ı görecek, birbirinin manzarasını kapatmayacak şekilde sıralanmış. Havasında, sokaklarında, insanlarında, suyun yarattığı farklılık var her yerinde. Burayı görmekten aldığımız keyfi yüzümüzdeki gülümsemeden anlayan kahveci, Siz bir de 2000"den önce gelecektiniz buralara, o zamanlar gerçek cennet işte burasıydı. diyor hüznünü belli ederek. Muzdan turunçgillere, fıstığa kadar her türlü meyvenin yetiştiği, bahçelerinde nar, incir, portakal ağaçlarının boy verdiği, şimdi sayıları çok azalmış Halfeti taş evlerinin sıra sıra dizildiği bir Halfeti bu özlenen.
Eski halinde var mıydı bilemem ama bütün güzelliklerinin yanında hüzün de Halfeti"yi tanımlayan kelimelerden. Suyun içerisinden yükselen minareleriyle yarısı suyun içindeki camisinden mi, su altında kalmış yaşanmışlıklarından mı yoksa Yeni Halfeti"ye alışamamış Halfetililer"den mi kaynaklanıyor bu hüzün bilemiyorum ama açıkçası eğreti de durmuyor, yakışıyor Halfeti"ye.
Halfeti"de insanı etkileyen, ve yansıttığı hüzüne yakışan bir başka şey de endemik bitkisi.
Dünyada sadece bu bölgede yetişen çiçeği; siyah gülü. Fırat"ın yarattığı bu özel iklimde yetişen siyah gül, başka bir bölgeye, başka topraklara götürülüp ekildiğinde rengini değiştiriyor, siyah açmıyor. Halfetililer"in güllerin efendisi dedikleri siyah gül, belki de sadece burada açarak, mesaj vermeye çalışıyor, kim bilir.
Karşı Komşu RumkaleSiyah güllü, kayısılarından bal damlayan bahçeleriyle Halfeti"nin karşı kıyısında ne var dersiniz? Fırat"ın sınırındaki karşı komşu Rumkale. Halfeti"nin güzel karşı komşusu Rumkale, eskiden verilmiş isimleriyle Şitamrat, Kal"a Rhomayta, Hromklay ya da Kal"at el Müslimin, Gaziantep"e bağlı.
Başta da söylemiştim, Fırat, Urfa ve Antep şehirleri arasındaki sınırı oluşturuyor. Fırat"ın diğer yakasında kaldığı için Rumkale Gaziantep" e bağlı. İki girişli yapılmış. Savunması sağlam olsun diye de yarım adayla bağlantısı kayalar kırılarak hendek haline getirilmiş. Bu sağlam kalenin girişi, günümüzde bir de Fırat"ın baraj sularıyla yükselmesinden sonra iyice zorlaşmış.
Halfeti"den bir tekneye binerek, harika bir manzaraya doğru yol alıyoruz.
Yine harika bir rehber olan Hasan Amca eşliğinde başarıyoruz Rumkale"ye girmeyi. Bundan sonra tepeye varmak için önümüzde güzel bir 45 dakikalık yürüyüş var. Manzaranın tadını çıkara çıkara tırmanıyoruz. Kalenin kalıntıları, Fırat"ın güzel görüntüsü eşliğinde yukarı giden yol, değil 45, 145 dakika sürse itirazımız olmayacak.
Rumkale"nin, Asur Kralı III.Salmanasar tarafından 885"te alınan Şitamrat şehri olabileceği düşünülüyor. Fırat Nehri ve Merzimen Irmağı"nın birleştiği yerde kurulmuş olan kale ve köy, coğrafi konumu sebebiyle Asur, Med, Pers, Helenistik, Roma ve Osmanlı dönemlerinde yerleşim görmüş.
Rumkale, Hristiyanlarca kutsal kabul edilen bir mekan. Hz. İsa"nın havarilerinden Johannes"in buradaki bir odada İncil"i çoğalttığı ve bu el yazmalarının daha sonra Beyrut"a kaçırıldığı rivayet ediliyor. Hromgla adıyla anılan önemli bir ortaçağ kentiyken de, 1133 - 1292 yılları arasında başpiskoposluk makamına ev sahipliği yapmış.
Bu gün Rumkale"de kale duvarları ve burçların yanında bir manastır ve bir kilisenin kalıntıları ve bir kuyu hala var olan yapılar. Özellikle 75 m. derinliğindeki kuyu ve Fırat"ın seviyesine kadar inen merdivenleri bu güne kadar sapasağlam gelmiş. Bu güne kadar gelebilmiş olması insanın insana saygısını, sevgisini pekiştiriyor,
Yazarken bir de naçizane bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Tekneyle Rumkale"ye geçtikten sonra sakın ola ki yoldan gözünüz korkmasın ve yukarı çıkmamazlık etmeyin. Rumkale"nin ve hayatın asıl tadı yukarıda. Fırat"ın turkuaz sularına uzanan kale duvarlarına, burçlarına oturunca fark ediyorsunuz bunu.
Oturup, ayaklarınızı Fırat"ın sularına sallandırır, rüzgarın keyfini çıkarırken Fırat"ı izleyerek pek çok sırrı çözebileceğiniz hissine kapılıyorsunuz. Sonra da fark ediyorsunuz ki buradan bakarken Kral Salmanasar"ı oturduğunuz yerde hayal etmek de, Johannes"i kayadan oyulmuş odasında çalışırken gözünüzün önüne getirmek de çocuk oyuncağı..
Fırat, binlerce yıldan bu yana, Mezopotamya"nın verimli topraklarında kıvrıla kıvrıla akıyor. Sadece Urfa yaklaşık 11.500 yıllık bir kent olarak kurulu bu suyun kenarında. Hal böyle olunca da anlata anlata bitirilemiyor bu topraklar. Ama ola ki Halfeti"ye yolunuz düşer, Rumkale"ye de gönlünüz, işte onun için yazdık bu satırları.
Mevsiminde giderseniz, bizim yapamadığımız bir şeyi de yapın, sevdiklerinize bir siyah gül getirin. Sevginizin yöre kadar uzun ömürlü ve güzel olmasını istediğinizi anlatsın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.