İnsanoğlu Kanatlandı
Yamaç paraşütü yapsam mı, yapmasam mı? Bu ikilemi, öyle sanıyorum ki Ölüdeniz"e gidenlerin büyük bir kısmı yaşıyordur. Düşünmüyorlarsa bile, yukarıdasüzülenleri görünce düşünmeye başladıklarında, ya hemen bu fikirden vazgeçmeliler veya derhal uygulamaya koymalılar. İki adımda bir karşılaşılan "Tandem Paragliding tabelaları zaten uçma kararı verenlerin hemen yakınındadırlar.
İşte bu yüzden, ben de kendi yamaç paraşütü maceram üzerinden, sezonu henüz açılmamış bu spor hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.
Bir Fethiye yolculuğu öncesinde aklımdaydı zaten yamaç paraşütü. Ama gazetelerde okuduğum yamaç paraşütü yapan genç kayalara çakıldı." yazıları da aklımdaydı. Ta ki, bu atlayışları yapmış olanlarla ve yaptıranlarla konuşana kadar. Anladım ki, tedbir alındığında ve gereksiz cesaret gösterilerine kalkışılmadığında hiç bir tehlikesi yok bu sporun. Zaten merkezde bir saat geçirip, Belcekız Plajı'na kuş gibi konan onlarca insanı görünce, şüphe namına hiç bir şey kalmadı içimde. Yerini, imrenme, kıskançlık, heyecan duyguları doldurdu. İndikten sonra, her kafadan çıkan kaskın altından parıldayan gözleri ve dağılan gülücükleri görünce de dedim ki; daha ne bekliyorum?
Yamaç Paraşütü hakkında bilgiler
Yamaç paraşütü (paragliding) genç sayılabilecek bir spor. Yüzyıllardan beri, feth edemediği kale gökyüzüne hakim olmak, ve uçmak için ter döken insanoğlu, bunu başardıktan sonra da rahat edememiş ve daha kolay, daha özgürce nasıl uçarımın cevaplarını aramaya başlamış. Önce, 1940'larda delta kanatçılar, yükselen sıcak havayı kullanarak daha uzun süre havada kalınabileceğini fark etmişler. Sonraki hedefleri daha esnek, daha hafif araçlar yaratmak olmuş.1970'lerde bazı serbest paraşütçüler, yamaçlardan atlamaya başlamışlar ve görmüşler ki yamaç atlayışlarında, serbest atlayıştaki gibi basınca dayanıklı malzeme kullanmaya gerek yok. Bunun üzerine delta kanatlar gibi daha uzun ve hava geçirgenliği olmayan kumaşlardan paraşütler tasarlamaya başlamışlar. 1980'lerde de bu yeni tasarımlarla yamaçlardan atlamaya başlamışlar. O tarihten itibaren kumaşı, aerodinamiği sürekli geliştirilen paraşütlerle yapılan atlayışlar kısa sürede dünyanın dört bir yanına yayılmış ve yamaç paraşütü sporu doğmuş. Bugünse, artık yüz binleri peşinden sürükleyen bir sektör haline gelmiş bu spor.
Malzemelerin kolay taşınabilir olması, piste, uçak gibi bir araca ihtiyaç duyulmaması, alınan bir eğitimle kısa sürede uçulabilir hale gelmesi ve uçma hissinin maksimum düzeyde yaşanması bu sporu benimseyenlerin sayısını büyük bir hızla arttırmış.
Tandem Paragliding
Fethiye ve Kaş'ta sıkça rastladığımız "Tandem Paragliding"ise iki kişi ile yapılan yamaç paraşütü anlamına geliyor. Ticari tandem paraglidingde bu iki kişi; ön koltukta oturup uçuşun sefasını süren yolcu ve arka koltukta oturup, tüm hareketleri yapan, uçuşun sonunda büyük minnet duyulan pilot oluyor. Uçuş sırasında yolcunun hiç bir şey yapması gerekmiyor. Sadece uçmaya başlarken tepeden aşağıya 2-3 adım koşması lazım. En çok beşinci adımda kendinizi havada, çizgi filmlerde olduğu gibi boşlukta koşma hareketi yaparken buluyorsunuz.
Olur da, benden hemen önce atlayan Koreli bayan gibi, tam havalanmadan koltuğunuza oturuverirseniz, pilotunuzun sizin yerinize de koşması gerekiyor, o zaman da kalkış çok rahat olmuyor ve Korel'i bayanın yaptığı gibi kalkışı küçük çığlıklarla süslemek gerekiyor. Geride de "bak gördün mü sen sakın hemen oturma, pilotun oturabilirsin diyene kadar koş." diyen görevlilerin nasihatı kalıyor.
Ölüdeniz'de, genellikle günde beş uçuş yapılıyor. 08.30, 11.00,13.30, 15.30 ve 17.45 uçuşları. Fotoğraf çekmek için en uygun olanı, havanın berrak olması sebebiyle 8,30 uçuşu.11:00 ve 13.30 uçuşları ise havada daha çok kalmak isteyenler için uygun. Ne var ki bu saatlere harfiyen uyulamıyor, çünkü yamaç paraşütünün temel direği olan rüzgar kontrol edilebilir bir şey değil. Yukarıda rüzgarın uygunseviyeye gelmesi için bazen dakikalarca beklemek gerekebiliyor ve bu saatlerde sarkmalar yaşanabiliyor.
Ama duyduk ki dünyanın bazı yerlerinde, değil bir kaç dakika bazen günlerce beklemek gerekiyormuş uygun rüzgarı yakalayabilmek için. Daha da çok sevdik o zaman Babadağ'ı. Babadağ'ın paragliding için ne kadar uygun olduğunu 1990'larda buraya gelen yabancı pilotlar fark etmişler. Nisan'da başlayıp Ekim sonunda biten altı aylık sezonda neredeyse her gün uçuş yapılabiliyor. Dağın denizin hemen yanından başlaması, ayrıca saatlerce havada kalabilmeyi sağlayan termikler ve tabi ki dünyanın en güzel manzaralarından birine sahip olması Babadağ'ı dünyanın en iyi uçuş merkezlerinden biri haline getiriyor.
Ancak dağın işletmecisi olan özel şirket için aynı güzel şeyleri söyleyemiyoruz ne yazıkki. Babadağ'da (dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama yok) pilotlardan atlayış başına alınan bir " giriş ücreti" uygulaması var. Alınan bu para karşılığında ise verilen hiçbir hizmet yok; dağ yolu kötü, pist kötü, tuvalet pis.Paraşütler çimene değil, taşa seriliyor, bu da paraşütlerin ömrünü kısaltıyor.
Kısaca doğanın bize sunduğu olanaklara hiçbir şey eklemediğimiz için, elimizdeki potansiyel harekete geçirilemiyor. Buna rağmen Ölüdeniz dünyanın bütün yamaç paraşütü pilotlarını çekmeye devam ediyor. Her yıl pek çok şenlik ve yarışma düzenleniyor. Hatta geçen yıl ilk olarak "Dünya Yamaç Paraşütü Akrobasi Kupası"na ev sahipliği yaptı ve çok önemli bir sınavı başarıyla geçti Ölüdeniz.
Bu benim maceramdır
Hikayemize dönecek olursak; artık günün ve de yazının en güzel bölümlerine başlıyoruz. Ben bir 15:30 uçuşu kapmıştım. Uzun ve sancılı bir bekleyişin ardından vakit geldi, 16-17 kişi bindik kamyonetimize başladık Babadağ yolunu tırmanmaya. Yol boyunca Belcekız plajının görüntüsü sık sık gösteriyor kendini. Yukarılardaysa Babadağ Ormanları bu 45 dakikalık tırmanışı zevkli bir hale getiriyorlar. Adrenalin meraklıları sırf bu tırmanıştan bile bir sürelik ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Zira pilotlardan her atlayış başına ücret alan özel şirket, oldukça kötü durumda olan bu yolla ilgili hiç bir çalışmaya girişmemiş.
Günde en az beş kez yukarıya tırmanan şoför çok rahat ve arkadaki yolcuların hassaslıklarına aldıracak durumda değil. Basıyor gaza, uçurumlara hiç prim vermiyor. Bu arada pilotlar yavaş yavaş adamlarını seçmeye ve muhabbet etmeye başlıyorlar. Yamaç paraşütünde ağırlık önemli bir faktör olduğundan, pilotlar kilolarına göre yolcuları paylaşıyorlar. Bu dağ yolunda ilerlerken hissettiklerim yukarıdayken hissettiklerimden farklı olsa da oldukça güzel şeylerdi.
Tam olarakbeni bu kadar etkileyen şey neydi anlayamadım. Önce deniz sonra ormanın güzelliği mi, yoksa insanın doğa karşısında bir şeyler başarma, onunla bütünleşme isteği ve bunun için verdiği çaba mı, bilemiyorum, kestiremiyorum ama o kamyonetin arkası da yamaç paraşütü deyince içime dolan o güzel hissin bir parçası. Sonunda piste ulaştık. Paraşüt çantaları indirildi.Pistin kenarına bir bir dizildiler. Pilotlar hummalı bir çalışmaya başladılar. Paraşütler çantalardan çıkarılıyor, yere seriliyor, ipler ayarlanıyor, bir yandan da rüzgar kontrol ediliyor. Bu manzarayı görünce insan, bu sefer "gerçekten", heyecanlanıyor: 1700 m. yüksekteyiz, rüzgar esiyor, aşağıda deniz uzanıyor, biraz sonra o serili paraşütlerle boşlukta uçuyor olacağız.
Ben, Türkiye'nin tek bayan ticari tandem pilotu Yeliz Duran'la atlayacaktım. Yeliz Hanım pistin oldukça kenarına serdi paraşütümüzü, baktım bize adım atacak yer kalmamış, 4-5 adım sonrası boşluk, çok biliyormuşum gibi " Biraz kenarda olmadı mı" diye sordum korkunun da etkisiyle. "Bir şey olmaz, hafifiz biz." dedi. Yapılacak bir şey yok, uzattım kollarımı, taktık ipleri, kontroller yapıldı. Koreli bayandan sonra biz çıkıyoruz, kafamızın üstüne doğru kaldırdı paraşütü Yeliz Hanım, rüzgar dolmaya başladı ve "Koş" dedi bana. Birinci adım zor, ikinci adım daha zor, büyük bir güç geri çekiyor sanki, sonunda üçüncüyü de attım. Ama boşa gitti. Hafifmişiz gerçekten. Havadaydık. Harnesi(koltuk) ayarladı Yeliz hanım, oturdum.
- Bu kadar mı? Dedim.
- Bu kadar" dedi.
Anladım ki yamaç paraşütünde korkunun yeri yok, baştan aşağıya keyif bu spor.Yukardayken yaşananları anlatmak zor, ama bu yaşananların içinde korku kesinlikle yok. Ben ki anneannemin beşinci kat balkonundan aşağıya kol mesafesini koruyarak bakarım, kelimenin gerçek anlamıyla hiç korkmadım. O kadar yüksek ki yüksekliği algılayamıyor ve korkamıyorsunuz. Ve de yaşanılan şey öylesine güzel ki, bir eşik geçiliyor, insan ilk dakikalarda ne hissettiğini anlayamıyor. Sonra yavaş yavaş düşünceler şekillenmeye başlıyor, "Bu harika bir şey hiç bitmesin, ne kadar yüksek, bitmesin, özgürlük hissi bu sanırım, Ölüdeniz de gerçekten ölüymüş, lütfen bitmesin, bu sedir ormanı mı, Şurası Fethiye mi, ne olur bitmesin, rüzgar ne güzel esiyor, dünya yukarıdan ne kadar farklı, bitmemeli...".
Bu düşüncelerin yanında, hislerin en belirgini; yaşama isteği, enerjisi. Birden bu güzelliği görünce, dünyanın ve yaşamanın ne kadar güzel ve kıymetli olduğu dank ediyor insanın kafasına. Ben bunları düşünürken Yeliz Hanım konuşmaya başladı;
- Şu görünen Gemiler Adası, arkada St. Nicholas Adası, ileride Fethiye, hemen aşağıda Ölüdeniz ve Belcekız Plajı.
Yukarıdan bir bir seçiyoruz birlikte. Ve sonra beklediğim soruyu sordu.
- Akrobasi hareketi yapalım mı?Kesin bir evetti benim cevabım. Önce spirali denedik, hem de iki kez. Çöküşe sebep olan bir hareket olduğundan uçuş süremizi kısalttı ama kesinlikle değerdi. Ölüdeniz'in üç yüz altmış derece etrafınızda döndüğünü görmek, onu önünüzde uzanırken görmekten kat be kat zevkli. Bu sırada kafanıza yüklenen basıncı da fizik kuralları, olacak o kadar diyerek görmezden gelmek gerekiyor. Aşağı doğru yaklaşırken, ağaçlar, evler, insanlar yakınlaşmaya başlarken, bir burukluk kaplıyor sizi.
İniş de kalkış kadar kolay. Pilotunuz yapmanız gerekenleri söylüyor. Yere iyice yaklaşınca koltuktan kalkılıp, dikey duruluyor. Ayak yere değdiği anda da koşuluyor. Hepsi bu. Yere ulaşıp, soyunmaya başlarken insanın aklından "bir daha ne zaman" sorusu geçiyor. İndikten sonra, kamera görüntülerini izlerken konuştuk Yeliz Hanım'la siz ne hissediyorsunuz yukarıdayken diye,- Gördün işte, ne hissettiysen sen, yukarıda ben hala aynı şeyi hissediyorum, 7 yıldır atlıyorum, ilk atlayışımdaki keyfi hala alıyorum." dedi.
Dünyanın en zevkli işleri listesine yamaç paraşütü pilotluğu da eklenmeli kesinlikle. 2001 yılında Türk Hava Kurumu'nun düzenlediği iki haftalık ve dört aylık eğitimlerden sonra lisans alarak başlamış bu işe. Artık THK'nın yanında tandem paragliding yaptıran firmalar ve bazı okullar da eğitim programları başlatmışlar. Ikarus firması da bu okulların en eski olanı. Çeşitli kademelerde eğitimlerle, kendi başınıza uçabilecek seviyeye ulaşabiliyorsunuz. Yamaç paraşütüyle ilgili tek Türkçe kitabın yazarı, sertifikalı eğitmen M.Can Gül ve pilot arkadaşlarının eğitim verdiği bu kurum, bu güne kadar pek çok pilot yetiştirmiş.
Ki ben de, yukarıda anlattığım uçuş deneyimini bir türlü unutamayıp, bunu bir kaç kez tekrarladıktan sonra küçük bir hesapla, bu işi öğrenmenin bana daha ucuza geleceğini anlayıverdim ve bu kurumun öğrencilerinden biri oldum. Ve, ben daha kararımı tartıp biçerken kendi içimde, çok yoğun ve eğlenceli bir eğitimin sonunda bir baktım ki Babadağ'dan tek başıma uçmuşum, inmişim, paraşütümün kolonlarını çözüyorum. Uzun ve meşakkatli bir yol tabi yamaç paraşütü pilotu olma süreci ama yolun kendisi keyif dolu olduğu için hiç kimsenin şikayeti yok. Bu özel kurumlardan başka, pek çok doğa sporunda olduğu gibi, bu işin öğrenildiği bir diğer yer de üniversite klüpleri.
Yamaç Paraşütü tehlikeli bir spor mu?
Sanıyorum, bu sorudan da bahsetmek gerekiyor artık. Hemen her kesin ilk aklına gelen bu çünkü. "Yamaç paraşütü tehlikeli bir spor mu?" Önce atlayış yaptığım pilotlara daha sonra eğitmenlere sorduğum bu soruda aldığım tek ve ortak yanıt şuydu: " Bu bir doğa sporu, elbette tehlikeli. Kurallarına uyulmadığı takdirde. Pilotlar, yapmaları gerekeni yapar, havayı takip eder, uçuşa başlamadan önce bütün kontrolleri
yaparlarsa alınan risk trafikte alınan riskle aynı, yok denecek kadar az." Öyle sanıldığı gibi yukarıda havanın dönmesi, birden işlerin kontrolden çıkması gibi bir durum söz konusu değil.
Doğa bütün işaretleri zamanında veriyor, önemli olan pilotun bu işaretleri okuyabilmesi, sınırlarını bilmesi ve bu sınırlar dahilinde hareket etmesi. Zaten yamaç paraşütü eğitimlerinin önemli bir bölümünü de meteoroloji dersi oluşturuyor.Yine çok sorulan bir diğer soru da: "Tehlikeli değilse niçin bu kadar çok kaza oluyor?" Bu soruya da Yeliz Hanım cevap verdi. "Maalesef gazetelerde yamaç paraşütü hep kaza haberleriyle yer alıyor ama dikkat edildiğinde görülür ki, o kazaları yapanlar hep yabancı pilotlardır. Kendi ülkelerinde lisanslarını alıyorlar, burada dağı ve havayı tanımadan yanlış zamanlarda yanlış yerden atlayış yapıyorlar. Bizim de bunu kontrol edecek ne federasyonumuz ne de herhangi bir kurumumuz var. Üzücü ama kazaların neredeyse hepsi, insan hatası sonucu."
Ölüdeniz'den başka Türkiye'de tandem paraglidingin yapıldığı diğer bir nokta da Kaş. Tek başına atlayış yapacak pilotlar içinse, Türkiye'nin neredeyse her yerinde uygun alan var. Denizli, Isparta, Erzincan, Eskişehir, Erzurum, İzmir, Bolu ve Akşehir uygun alanlara sahip illerin başlıcaları. Eğer bu işi yapmak için içinizde küçük de olsa bir istek varsa, korku veya başka sebeplerle duruyorsanız, karşınıza çıkan ilk fırsatı tereddüt etmeden değerlendirin. Çünkü işin hiç bir aşamasında korku yok, sadece büyük bir özgürlük hissi ve keyif var. Ben
söyleyeceklerimi fazlasıyla söyledim, bitirirken kendimizi kuş zannetmemize katkısı olan herkesi selamlamayı da borç biliyorum: Selam olsun yukarıdakilere, içimize uçma ateşini düşürenlere.
Tandem Paragliding'te nelere dikkat edilmeli?
Bir gün öncesinden, en geç atlayış gününün sabahı rezervasyon yapılması ve uçulacak firmanın seçiminde oldukça dikkatli olmak gerekiyor. Çünkü Türkiye'de yamaç paraşütü ile ilgili hiç bir resmi kurum ve denetim yok maalesef. Bu sebeple, uçuş yapacağınız firmanın pilotlarının sertifikalı, malzemelerinin güvenilir olduğuna ikna olmadan uçuş yapmayın. Firma seçilirken dikkat edilmesi gereken bir nokta da şu: Babadağ'da yazın kullanılan üç pist var: 1700,1800 ve 1900 m. pistleri. Bir de kışın yollar kapandığında kullanılan 800 m. pisti var, fakat yazın, özellikle aşağıdan uçmak üzere anlaşılmadığı sürece bu pistin kullanılmaması gerekiyor.
Çünkü buradan yapılan uçuşlar hem daha kısa süreli, hem de manzara yukarıdaki kadar etkileyici değil. Ama bazı firmalar aynı fiyatı almalarına rağmen, bu pistten atlatabiliyorlar. Bu sebeple, pazarlık yapılırken uçulacak yüksekliği açıklığa kavuşturmakta fayda var. Kıyafetin çok önemi yok, ihtiyaç duyulduğunda özel tulumları da giyebiliyorsunuz. Ancak kapalı bir spor ayakkabı gerekiyor, hatta varsa bileği kavrayan botlarla atlayış yapılması tercih ediliyor. Olmayanlar için firmaların ayakkabıları veriliyor ama kendi ayakkabılarınızı getirmenizi tavsiye ederiz
Pilotun anlattıkları dikkatle dinlenmeli, sizden önce atlayanlar varsa, nasıl hareket ettiklerini izlemek de hem yararlı hem eğlenceli. Yukarıdayken, fotoğraf çekebiliyor, uçuşunuzu kameraya alabiliyorsunuz. Ayrıca ekstra ücret alarak pilotunuz da sizi kamyonete bindiğiniz andan itibaren görüntüleyebiliyor veya fotoğraflarınızı çekebiliyor. Bu ücret de pazarlığa tabi.Uçuşunuzu daha heyecanlı hale getirmek için, akrobasi hareketlerini deneyebilirsiniz. Eğer normal uçuş sırasında probleminiz yoksa, kesinlikle deneyin derim, adrenalini burada gerçekten hissediyorsunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.