• BIST 9132.3
  • Altın 2879.794
  • Dolar 34.241
  • Euro 37.576
  • İzmir 36 °C
  • İstanbul 28 °C
  • Antalya 32 °C
  • Ankara 31 °C
  • Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ağustos 2024 66'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Temmuz 2024 65'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ağustos 2024 66'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Temmuz 2024 65'nci Sayısı Yayında 

TURİZMDE SON DURUM

KONUK YAZAR
"Türkiye’ de Son Dönemde Yaşanan Olayların Turizme Etkileri"
Malum yaz sezonu yoğunluğunda, turizm sektörü içinde olmamızın ve Bolu’ya taşınıp iş kurmamızın ilk dönemlerinde, gazeteye bir süre ara vermek durumunda kaldım. 17 Nisan 2013 tarihinden bu yana, konu başlıklarımız çoğalmış olmasına rağmen, bir türlü yeterince vakit bulup düşüncelerimi sizlerle paylaşamamıştım. İşimizin düzeni olmasına rağmen, taleplerin ve yoğunluğun kısa bir dönemde toplanmasının getirdiği düzensizlik, doğal olarak hayatımıza da yansıyor ve ben her yaz düzensizlik içinde bir düzen oluşturma telaşesine düşüyorum. Gönül isterdi ki, son dönemde ülkemizde yaşanılan tatsız olaylar olmasaydı da, bu yazıyı yazmak yerine, daha önce burada yazmayı düşündüğüm “Alkol Kısıtlamasının Ülke Turizmine Etkileri” konusu ile sınırlı tutabilsem ve yalnızca o konuda düşüncelerimi yüzeysel olarak yazabilseydim.Alkol kısıtlaması konusunda, iletişimsizliğin ve bilgilendirme eksikliğinin negatif etkilerini net bir biçimde gördük. 
 
Genele baktığımızda, özellikle Avrupa’nın pek çok ülkesinde benzer sınırlamaların olduğunu, 22:00-23:00 gibi saatlerden itibaren alkol satışının marketler tarafından yapılamadığını görebiliriz. Bazı kısıtlamalar, özellikle alkol satabilen işletmelerin, otellerin vb. noktaların marketlerden alınandan daha yüksek bir fiyata satış yapabilmesine olanak sağlamak gibi sebepleri ve farklı durumları da içerebiliyor. Ancak bizim ülkemizdeki iletişim sorunsalı, saat 22:00 sonrasında alkol kullanılmayacak gibi bir algı oluşmasına neden oldu. Saat kısıtlaması ortaya çıkmadan, yasak başladı sanıldı. Sonuç olarak karmaşa oluşmasına rağmen, olağan şartlarda ve bahsi geçen kısıtlamalar sonrasında turizme ciddi bir etkisi olabilme ihtimali pek yok diye düşünüyordum. Fakat gelgelim bu son 1 aylık süreçte yaşanılanlar nedeniyle, önümüzdeki dönemde turizm sektörüne ağır darbeler gelecek gibi görünüyor.  Çok basit bir dille anlatmak gerekirse, bugüne yansıyan çok olumsuz bir durum yok, ancak yarını kaybetmeye çok ama çok yakınız. 
 
Açılımını yapmak gerekirse; Gelecek turistleri ülkemize getirecek tur operatörleri ile daha önceden yapılmış sözleşmeler var. Sözleşmelerde yer alan koruyucu hükümler nedeniyle rezervasyon iptalleri korkulacak boyutlarda değil. Ancak yine de elindekini kaybetmemek için bizim firmalarımızın esneklik gösteremediği noktalarda, firmaların birbirleri ile olan ticari ilişkileri zarar görüyor ve gelecekte çalışma ihtimalleri azalıyor. Özetle, 3-5 ay sonra yapılamayacak sözleşmeler var. Başarısızlıkla geçmesi kuvvetle muhtemel önümüzdeki dönem turizm fuarları ve platformları var.  Aynı şekilde düşmesi beklenen 2014-2015 yıllarının sezonları var…Turizm, yarını düşünmeyi gerektirir. Dolayısı ile yaşananların sonrasında, “bugün çok fazla bir kaybımız olmadı” şeklinde yorum yapmak son derece yanlış olacaktır. Konuyu Türkiye genelinde anlattığım için, daha makro rakamlar üzerinde durmaya çalışıyorum fakat sadece İstanbul ve özellikle Taksim ve Talimhane bölgesi başta olmak üzere bölgesel ve İstanbul genelinde %80’lere varan iptaller olduğu duyumunu aldığımızın da altını çizmek gerekir. 
 
Bugün mevzubahis olan, kitlesel bir turizm zararı olmamasına karşın, bütün bu olayların neticesinde, önümüzdeki süreçte kesinlikle ve kesinlikle sektör olarak en büyük kaybı yine turizm sektörünün yaşayacağı gerçeği gün gibi ortadadır. Olayların ülke ekonomisine etkisi de sonuçlar doğrultusunda hızlıca kendini hissettirecektir. Bu durumun en temel sebebi, bu sektörün ülke gelirinin yaklaşık %30’unu karşılayan bir sektör olmasıdır. Bağlantılı olarak 50’ye yakın sektörde bu durumdan olumsuz etkilenecektir.Sıcağı sıcağına yaşanan etkiler ise, iptallerden daha çok, iptal edilmeye dair taleplerin azımsanmayacak ölçüde olduğunu gösteriyor. Son dakika satışı olarak nitelendirilen satışlarda ise yarı yarıya yakın düşüşlerin ve belirsizliklerin olduğu söyleniyor.
Yaptığım araştırmanın sonucunda, kitlesel turizmden, deniz-kum-güneş turistinden ziyade geriye kalan başta kongre, sağlık, kültür vb. pek çok alternatif segmentte oluşan rezervasyon iptalleri ne yazık ki oldukça yüksek görünüyor. 
 
Türkiye Sağlık Turizmi Konseyi’nin, alanları ile ilgili, % 60’a varan “rezervasyon iptali” girişimi söz konusu gibi bir söylemi var… Bu rakamlar, başta tur operatörleri sözleşmeleri, çeşitli kurum ve şahısların ikna talepleri ile doğru orantılı olarak azalacaktır. Ancak burada göz ardı edilmemesi gereken asıl sorun, istatistiki bilgisini öngöremediğimiz doğal olarak başta İstanbul’a gelebilme ihtimali olan bağımsız, yani münferit turistin oluşturacağı kayıp… Bu tarz eksilerin oluşturacağı negatif etkinin, ancak birkaç ay sonra ortaya çıkabileceğini düşünüyorum.  
Olayın ilk birkaç gününde Avrupa’ da sektörden bazı arkadaşlarımla görüştüm. Maalesef hemen hepsinin ortak söylemi, televizyonlarda ana haber bültenlerinde “bu yaz Türkiye’ye tatile gitmeyin!” gibi net ifadeler kullanıldığı yönündeydi.  Bu durum, bugünkü iptallerin bize getireceği zararları görmenin çok ötesinde, turist potansiyeli taşıyan bireylerin, kafalarında canlandırdıkları “Türkiye’ de tatil” düşüncesini ve bunun oluşabilmesi için çabalayan, sektör temsilcilerimizin harcadıkları para ve mesaiyi, marka ve bütçe çalışmalarını, kısacası tüm emeklerini bir anda neredeyse tamamen yok eden bir durum olabilir. 
 
TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acentaları Birliği), TUROB (Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği), TÜROFED (Türkiye Otelciler Federasyonu) gibi kurumlar 31 Mayıs sonrası ilk 2 haftalık süreçte sıkıntılarını dile getirmek üzere çeşitli açıklamalar yaparlarken, Türkiye Sağlık Turizmi Konseyi’nin çağrısı ile, 15 Haziran’da konu başlığımızla aynı adı taşıyan bir çalıştay gerçekleştirildi. Bu doğrultuda ortaya çıkan “Çalıştay Sonuç Raporu” bazı noktalarına katılmasam bile, sektör duayenlerinin önemli çoğunluğunun ortak aklı ile oluşturulmuş bir rapordur. 
Burada değinmek istediğim asıl konu, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, haklı olarak özellikle pastanın büyük dilimi olan kitle turizmine yönelik, Rusya ve Almanya ülkeleri üzerinde etkili bir kriz yönetimi izlediğini ve kayıpları minimize etme çabasını görmemize karşın. Raporu dikkate alarak, acil bir şekilde aynı çabanın, sektörün alternatif yanlarına dair hassasiyetlerinde ve geleceğe yönelik izlenmesi gereken yol ile ilgili olarak sektörün geneli ile ciddi bir çalışma ve eylem planı yapılmasında gösterilmesini umut ediyorum. 
 
Saygılarımla, 
Fırat Oktar  
Çalıştay Raporu : 
http://www.ttder.org.tr/index.php/haberler/754-gezi-park-olaylarnn-turizm-sektoeruemueze-etkileri-caltay-sonuc-raporu 
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 216 481 51 21