• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • İzmir 36 °C
  • İstanbul 28 °C
  • Antalya 30 °C
  • Ankara 28 °C
  • Turizmin Sesi Dergimizin Haziran 2024 64'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Mayıs 2024 sayısı çıktı
  • Turizmin Sesi Dergimizin Nisan 2024 62'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Haziran 2024 64'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Mayıs 2024 sayısı çıktı
  • Turizmin Sesi Dergimizin Nisan 2024 62'nci Sayısı Yayında 

BAYRAMDA VURDUK YOLA

KONUK YAZAR

Akşam 8 civarında İstanbul trafiğinde bunalmış bir şekilde  vurduk kendimizi yollara.  İstanbul'dan çıktık yola  Nereye gideceğimizi dahi bilmiyorduk. "Biga" dedik önce Serdar Balta orada dedik sonra da "Kepez" orada kim vardı acaba . Aslında yola çıkasımız da yoktu ama 9 günlük tatili değerlendirmek vardı…


 

Tekirdağ'a gelene kadar nereye gideceğimize karar veremedik. Ama aracımız yeni telefonun ucunda da yol yardımı vardı Kaan"da  arabayı çok sevmişti ki Toyota gibi babam diyordu… yola vurduk devam ediyoruz ama nerede konaklayacağımızı dahi bilmez bir halde…Kendimizi bir köftecide bulu verdik. Meşhur Tekirdağ köftesi yedik  yol boyunca meşhur ne varsa yiyor tadına bakıyorduk…Sonra sırasıyla Keşan, Malkara geldi. Yolun sağında meşhur satır eti tabelası gördüm önce duralım mı devamı diye düşünürken 100mt geçtik ama geri döndük bahçe içinde birer porsiyon satır eti manda yoğurdu ve salata yedik.… yedik içtik yola devam dedik ...Yolun sonu görünmüyordu bir türlü. Ezine'ye ulaşmıştık.

Çanakkale'ye geçmemiz lazımdı. İntepe'den mi yoksa Eceabat'tan mı gitsek diye düşündük. Saat gece yarısını geçmişti. Eceabat'ta karar kıldık. Ancak saat başı arabalı vapur varmış. Bir saat bekledik... Yol bitmiyordu işte. Ve hala karar veremediğimiz bir gidiş noktası vardı önümüzde. Gece kendini gündüze bıraktığında Masmavi deniz ve karşımda tüm duruluğuyla Antik Liman! Asos duruyordu…


Sabah kahvaltı ile güne başlıyoruz tatilin ilk gününe günü Kırmızı biberli, kekikli ve zeytinyağlı Ezine peyniri, zeytin, bal, tereyağı ve şu an tadını özlediğimiz Çanakkale domatesi eşlik etti bizlere! Bir yandan denize baktık. Deniz öylesine duru ki, girmemek için zor durdum. Balıklar görünüyordu, uzaktan da balıkçı tekneleri yanaşıyordu limana...

Sıkı kahvaltı ve temiz hava ciğerlerimizi açmışken yürüme fikri geldi! Ve yürümeye başladık Asos'un yani Behramkale'nin merkezine doğru. Fotoğraf çeke çeke yürüdüğümüz yol harbiden de çok uzunmuş. Sürekli yokuş yukarı olduğu için terleye terleye vardık Antik Tiyatro'ya. Bu tiyatro, Midilli'ye bakan kısma kurulmuş. Üç kademeli yükselen tiyatronun kapasitesi tahminimizce iki bin 500'den fazla değil. Öğrendiğimize göre tiyatronun "poedra" olarak adlandırılan kısmı önde gelen görevlilere, rahiplere ve onur konuklarına aitmiş. Helenistik dönemde tiyatroda tragedya ve komedya oyunları oynanırmış.

İnsanlar buranın agorasında daha sonraları görüşürmüş. Antik Tiyatro'dan ayrıldıktan sonra yaklaşık 1 kilometre sonra bir Aristo heykeli karşılıyor bizi. Midilli Adası'nın karşısında, antik Truva kentinin hemen güneyinde yer alan Assos, böyle bir ortamı oluşturmak için ideal yer. Assos gerçekten Ege Denizi kıyılarının en güzel yerlerinden birisi. Çarpık yapılaşmanın dışında kalmış, denizi maviliğini ve berraklığını korumuş, bitki örtüsü yıpranmamış Assos, aynı zamanda, gelmiş geçmiş en büyük filozoflardan birisi olan Aristoteles'in yaşadığı yerler arasında. Ünlü filozof Aristotales, araştırmalarının bazılarını burada yapmış, burada bir felsefe okulu kurmuş, feslefe eğitimi vermiş, ayrıca Assos'un hükümdarı Hermias'ın yeğeniyle evlenmiş, bu evlilikten çocukları da olmuş.

Bu noktadan Asos'a baktığımızda doğa ve tarihin iç içe geçtiği bir yer olarak görüyoruz. Mesela Eflatun yani Platon da çalışmalarını yürütmek adına buraya gelmiş. Önce Midilliler yerleşiyor buraya, daha sonra Persler ele geçiriyor Assos'u ve Kent'i yağmalıyorlar ardından İskender Perslerle savaşıp şehri ele geçiriyor ve sırasıyla Romalılar, Bizans hüküm sürüyor bu şehirde ve en son 1330'da Osmanlı egemenliği altına giriyor bu tarihi yer... Ferhat ile bunları konuşurken bir yandan Mitoloji'ye giriyoruz. Homeros'un İlyada destanında adı geçen Pedasos'un Asos olup olmadığının tartışmaya açık bir konu olduğunu söylüyor ferdi.

Aristo heykelinin orada yorulduğumuzu fark ediyoruz ve bir duvara oturuyoruz. Arkamdan bir ses duyuyorum: "Duvara oturmayın da gelin bir çay için". Arkama baktığımda iki kadın ve bir erkek görüyorum. Ses erkekten geliyor. Ne olduğumuzu şaşırıp, çağrıya kulak veriyoruz! Asos Sanat Evi'nden bahsediyorum. Taze çay var yorulmuşunuzdur buyrum misafirimiz olun dediler o demli nefis çayı muhabbet ile yudumladık...

DAMLA SAKIZLI KAHVE
Ferhat "Damla sakızlı kahve içmemiz lazım" diyor. Ayak uyduruveriyorum ki ben de dünden razıyım! Tepeye çıktığımızda hemen kahvelerimizi yaptırıyoruz. Böyle güzelini daha önce içmediğimi itiraf edebilirim. Ağır ateşte ve fincan içinde pişen kahvelerimizi yudumladıktan sonra durmuyoruz, en tepeye çıkmamız icap ediyor çünkü! Burada da bizi Behramkale Camii karşılıyor. En tepeden Asos'u izlemek ayrıca yürüdüğümüz 5 kilometrelik yokuşu bitirmenin zaferiyle zıplıyoruz yerimizde... Sonra dönüş yolu... Otele inme zamanı geldi ve çattı, hava serinledi, üşüyoruz...

TESTİDE KARİDES
Otelde yarım saatlik bir dinlenme süresinin ardından otelin restoranında buluşuyoruz. Etrafımızda tanımadığımız ama Asos'u çok seven insanlar oturuyor. Kaynaşıyoruz. Yemek siparişlerimizi veriyoruz. Meze yemeye kararlıyız. Mis gibi patlıcan ezme, şakşuka, yaprak sarma, kabak çiçeği dolması derken önümüze testi içinde birşey geliyor. Testinin başını bıçakla kırıyoruz ve muhteşem kokusuyla karides güveç çıkıyor karşımıza. Bu arada bu güvecin özelliği şömine ateşinde ağır pişmesi. Bu bir şölen gibi sunuluyor. Biz testiyi kırarken oteldeki turistler gelip izliyor. Testiyi kırdığımız anda alkışlar kıyamet, görmeniz gerek! Gecenin ilerleyen saatlerinde şaraplarla birlikte muhabbetin dibine de vuruyoruz haliyle. Yorgunuz, biraz çakır keyif olmuşuz... Odalarımıza çekiliyor ve dinleniyoruz ertesi gün dönüş için...

DÖNÜŞ ZAMANI GELDİ
Buradan gitmek istemiyorum. Çok seyahat edenler bilirler, hep ruhunuzu bir yerlerde bırakırsınız. Canınız acır bir nebze. Mesela ben Asos'ta daha fazla kalmak istedim. Belki de hiç dönmemek şehre. Dönüş yolunda hiç ama hiç konuşmadım. Burada yıllarca kalıp, yazı yazabilirim. Balık tutabilirim, doğayı soluyabilirim, felsefeye gömülebilirim. Burada yaşanır. Belki de Aristo'nun dediği gibidir: "Arzu öyle bir şeydir ki, hiç doymak bilmez; bir çok insanların hayatı, arzuları doyurma yollarını aramakla geçer." Veya Eflatun'un söylediği gibi, " Önemli olan; hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır."

Bu arada Asos'ta fiyatlar makul. Benden söylemesi, gidin ve tadını çıkarın diyorum.

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÇOK OKUNANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : +90 216 481 51 21