Tarihi ve Mimari Dokusuyla Teşvikiye Camii  

BORA ÖZGEN

İstanbul'un kalbinde, zarafetin ve tarihin buluştuğu bir nokta olan Teşvikiye Camii, yalnızca bir ibadet yeri değil, aynı zamanda bir dönemin ruhunu yansıtan mimari şaheserdir. Nişantaşı'nın en önemli simgelerinden biri olan Teşvikiye Camii, III. Selim’in 1209’da (1794-95) yaptırdığı ilk yapıdan itibaren İstanbul’un değişen yüzüne tanıklık etmiştir.

Zamanla Sultan Abdülmecid tarafından fevkanî şekilde yeniden inşa edilmiş, ardından II. Abdülhamid döneminde çeşitli onarımlar görmüştür. Caminin ilk mimarının Krikor Amira Balyan olduğu tahmin edilse de, Garabet Balyan ve oğlu Nikogos Bey gibi dönemin önemli mimarları da yapı üzerinde çalışmalar yapmıştır.  

Bir avlu içerisinde yükselen cami, eğimli bir arazide konumlandığı için güney tarafı bodrum kat üzerinde yer almaktadır. Bu karakteristik özelliği ile hem fonksiyonel hem de estetik açıdan dikkat çeken bir yapıdır.  

 Sosyete ve Sanat Dünyasının Vedası  

Teşvikiye Camii’nin kültürel açıdan önemli bir yere sahip olmasının en büyük sebeplerinden biri, sosyete ve sanat camiasının buradan son yolculuğuna uğurlanmasıdır. Türkiye’nin tanınmış isimleri, gerek sanat gerekse medya dünyasından birçok kişi, bu camide yapılan cenaze törenleriyle uğurlanmıştır. Caminin önünden her gün geçen binlerce insan, geçmişten bugüne bu alanda yaşanan veda törenlerine tanıklık etmektedir.  

Teşvikiye’nin Günümüzdeki Yeri  

Bugün Nişantaşı’nın hareketli sokakları arasında sakinliğini koruyan Teşvikiye Camii, hem ziyaretçilerine hem de çevresindeki insanlara huzur veren bir atmosfere sahiptir. Tarihî dokusu, mimari zarafeti ve sosyal hayatta üstlendiği rol ile İstanbul’un en özel ibadethanelerinden biri olarak varlığını sürdürmektedir.  

Tarih ve şehir hikâyeleri ilginizi çekiyorsa, Teşvikiye Camii gibi İstanbul’un kültürel mirasını temsil eden mekânları daha yakından keşfetmek, geçmişle bağ kurmanın en etkileyici yollarından biri olabilir.