• BIST 9538.53
  • Altın 2490.606
  • Dolar 32.5067
  • Euro 34.8232
  • İzmir 23 °C
  • İstanbul 20 °C
  • Antalya 26 °C
  • Ankara 20 °C
  • Turizmin Sesi Dergimizin Mart 2024 61'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Şubat 2024 60'ncı Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ocak 2024 59'ncu Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Mart 2024 61'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Şubat 2024 60'ncı Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ocak 2024 59'ncu Sayısı Yayında 

TAŞ KAHVE

KONUK YAZAR
Sevgili okuyucu, sevgili gezgin merhaba!
“Taş Kahve” köşemde bundan böyle ‘bir kahve içimi’ sohbetlerde buluşup değişik konuları konuşacağız.
Profesyonel Turist rehberi olarak günümüzde turizmin geldiği noktada kültür turizminin ve konulu (temalı) turların önemine inanıyorum. Bu nedenle yurt içinde ve yurt dışında “Nükhet Everi ile…” isimli gezilerimin özelliği, şehir okumaları yapmaktır.
 
 
“Şehir Okumaları” nedir diyeceksiniz haliyle…
Şehirleri tarihi, edebiyatı, müziği, masalları, hikâyeleriyle tanımaya ve anlamaya çalışırız. Her şehrin özgün mekânları ve hafızası, dünya kültürüne bir katkısı vardır. Gezginlerimle birlikte şehrin kimliğini tespit eder, şehrin ait olduğu toplumun şehir kurgusunu, şehrin öne çıkardığı, kıymet verdiği ve tabii dışladığı unsurları ile çözmeye çalışırız. Şehrin mimarisini inceler; yazılı kültürünü de kitabeleri, mezar taşları ve hatta şehrin dili olan duvar yazıları eşliğinde keşfe çıkarız. Şehirdeki farklı ve bir arada yaşam tecrübelerini, çeşitli toplumsal katmanları ve yaşam tarzlarını inceleriz. Böylece her şehrin özgün, farklı ve benzer yönlerini bulmaya çalışırız. Ben bunlara “Şehir Okumaları” diyorum.
 
“Mardin/Güneş Ülkesi” ve “Sarayın Dehlizlerinde” isimli iki kitabın yazarıyım. İlki bir rehber kitap, ikincisi ise bir roman. Şu sıralar ikinci romanımı yazarken bir yandan İstanbul’da, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde ve dünyanın değişik bölgelerinde turlarımı yapıyor, bir yandan da sizlerle burada söyleşiyor olacağım.
 
Bir kahve içimi demişken, sohbetimizi de kahveyle başlatalım o halde. Haydi sizi Mardin’e götüreyim...Benimle gezenler bilir, hangi geziyi yaparsak yapalım mutlaka en az bir kahve ziyaretimiz vardır. Gittiğim her yerin en eski kahvelerini arar ve bulurum. Mutlaka da programımın bir parçası olur bu tarz yerler. Unutulmaya yüz tutan âdetlerden biri olan kahvenin otantik ortam sunan kahvelerden birinde içilmesi kadar keyifli bir şey olamaz. Kahve kültürünün ölmemesi, yaşaması gerektiğine inanırım. Bu da şehir okumalarımın bir parçasıdır ve o ortamda çok ilginç insanlar çıkar ki karşınıza, ilginç sohbetler başlar.
 
Mardin’deki ‘Marangozlar Kahvesi’ zamanın durduğu yerlerden biridir benim için. Duvarlardaki sararmış posterler, eski tahta iskemleleri ve her daim okey oynayan yaşlı Mardinlileri ile enteresan bir yerdir.Kahvedekiler çok sıcak karşılarlar herkesi. Oturup sohbet edin, terasına çıkıp Mardin’in manzarasını ve meşhur ters takla atan güvercinlerini seyredin. Ama gelmişken mutlaka bir çay ya da mırra için. Buralara kadar gelip Mardin’e has bir kahve olan mırrayı içecekseniz, mırra’nın serüvenini ve içme usulünü de bilseniz iyi olur kanısındayım. Evet, mırra içmenin usulü vardır.
 
Mırra bayağı uzun bir işlemden geçer sizin önünüze gelip birkaç saniye içinde içilene kadar. Kahve iyice kavrulur ve dibekte un haline gelinceye kadar dövülür. Özel bir güğümün yarısı ‘şerbet’ ile doldurulur. Şerbet, kaynatıldıktan sonra bütünüyle kahve tortusu haline gelmiş kahvenin, bir kez daha arı su ile kaynatılmasından sonra oluşan kahverengi suya denir. Sonra güğüme alınan şerbetin içine iki-üç kilo kahve konup bir daha kaynatılır ve taşmamasına özen gösterilir.
 
Kahve soğumaya bırakılır, dibine çöken çökelekle karışmasına fırsat vermeden ‘mutbak’ denilen daha küçük bir güğüme alınır. Üstüne yeniden şerbet dökülür. Bu şerbet yeniden iyice kaynatılır, yine tortusuyla karıştırılmadan ‘mutbak’a aktarılır. Güğümde kalan bu tortuya da ‘tenva’ denir. Kahve taşırılmadan kaynatılır bir müddet daha ve kenara alınır. Soğumaya bırakılır. Kapalı ve sarı kulplu güğümlerin en büyüğüne doldurulur. Biraz daha soğuduktan sonra ikinci bir güğüme alınır, oradan da üçüncüsüne... Daha sonra büyük boy çinko bir cezveye aktarılır. Ekşimsi tadı olan bu kahve pekmez katılığında ve içine döküldüğü fincanın kenarını boyayacak bir haldedir.
 
Mırra daha çok düğün, doğum, mevlit, taziye, tebrik ve yas günlerinde, köy odalarında, çarşıda, kent kahvelerinde ikram edilir. Yavaş yavaş içilirse soğur, tadı kaçar, çok çabuk içilirse damağı yakar. İkram edenin sağ elinde mırra ibriği, sol elinde ise özel bir biçimde yapılmış mırra fincanı bulunur. Boynunda ya da cebinde fincanları silmek için mendili vardır. Mırra, yaşı büyükten küçüğe doğru, kişi başına iki kez ikram edilir. Fincana iki yudumluk mırra konur. Yani, iki yudumda içmek zorundadır kahve ikram edilen. Fincan kendi ekseni çevresinde 45 derece döndürülerek içilir. Kahve içildikten sonra fincan yere bırakılmaz. Fincanı yere bırakan, geleneklere göre cezaya çarptırılır. Hane sahibine bir koç, bir tay ya da birkaç kilo kahve alma cezasına...
 
Ayrıca fincanı yere bırakmak ayıptır. Mırrayı öyle herkes ikram edemez. Aşiretlerin ya da köylerin ileri gelenleri ikram ederler yılın her günü ne zaman isterlerse.Herhalde mırranın nasıl bir işlemden geçtiğini bilerek içmek onu içerken bambaşka bir zevk almanızı sağlayacaktır.Böyle böyle, bir kahve içimi, her sohbetimizde bir başka detaya girip, şehir okumalarımızı yapacağız burada.Renkli, neşeli, keyifli sohbetler etmek üzere sizi “Taş Kahve” köşemde bekliyor olacağım… Bir kahve içimi.
 
  • Yorumlar 3
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    ÇOK OKUNANLAR
    Tüm Hakları Saklıdır © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : +90 216 481 51 21